23 Haziran 2019 Pazar

SİZ NASIL İSENİZ ÖYLE İDARE EDİLİRSİNİZ



"SİZ NASIL İSENİZ ÖYLE İDARE EDİLİRSİNİZ"

İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah'ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.

(Rad süresi-11 Ayet)
“Allah her dönemin hükümdarını halkın kalbine göre gönderir. Onları düzeltmek isterse salih birini, helak etmek isterse kötü birini hükümdar olarak gönderir." 
( İsra, 17/16)

Bilmez misin ki kat’î bir düsturdur bu Hak’ça
Bir kavmi bozmaz Allah, onlar bozulmadıkça…
(Mehmet Akif Ersoy)

Moğol hükümdarı Hülagu Bağdat’ a girer zamanın en mükemmel şehirlerinden biri olan bu yeri yakıp yıkar,taş üstüne taş bırakmaz... Şehrin dışına kurduğu karargahtan haber gönderip o beldenin en büyük âlimi ile görüşmek arzusunda olduğunu bildirir. 

İnsanlar iyi ise, o topluma iyi idareciler gelir, kötü ise kötü idareciler gelir. Kur’ân-ı kerimde mealen, (Eğer siz, kendinizi değiştirmez iseniz, Allah size verdiği nimeti değiştirmez) buyuruluyor.
Bir hadis-i şerifte de mealen buyuruldu ki: (Siz nasıl iseniz, öyle idare edilirsiniz.) [Cami-us-sagir]
Tarihte, zalimliği ile bilinen meşhur Moğol hükümdarı Hülagu 1258 senesinde yakıp yıktığı Bağdat’ta  400.000’den fazla Müslümanı kılıçtan geçirir. Camiler, medreseler  ve diğer İslami eserler yerle yeksan edilir. Rivayete göre yüzbinlerce dini veilmi eser de  Dicle Nehrine atılır... Hülagu, şehrin dışına kurduğu karargâhtan haber gönderip o beldenin en büyük âlimi ile görüşmek istediğini bildirir. Ancak kimse görüşmeye yanaşmaz. Zira, işin içinde kelleyi vermekte vardır...
Bu haber zamanın genç alimin Kadıhan’a ulaştığında, “Ben gidip görüşürüm” der. Herkes "Bir kurban bulundu" diye rahatlar.
Kadıhan  gençtir,doğru dürüst sakalı bile yoktur. Ufak tefek bir cüsseye sahiptir. Görüşmeye giderken kendisine; bir deve, bir keçi bir de horoz verilmesini ister. Bunlar hemen tedarik edilir...
Kadıhan bu hayvanlarla Hülagu’nun çadırına vardığında, onları dışarıda bırakıp içeri girer. Kendisini takdim ederler. "İstediğiniz Müslüman âlim bu" derler.
Hülagu, genci şöyle tepeden tırnağa  süzer! Beklediği bir tip olmadığı için çok şaşırır ve "Başka birini bulamadılar mı?” diye sorar. Kadıhan , böyle bir tepkiyle karşılaşacağını bildiği için, Hülagu’nun sorusuna şöyle cevap verir:
-Sen görüşmek için, iri yarı boylu poslu birini istiyorsan, devemi getirdim... Yok, yaşlı sakallı biri ile görüşmek istiyorsan, bir keçi getirdim... Yok, sesi gür biri ile görüşmek istiyorsan, horoz getirdim. Üçü de çadırın önünde, onlarla görüşebilirsin!
Hülagu, karşısındakinin sıradan biri olmadığının farkına varır:
-Sen şöyle otur bakalım, deyip yer gösterir. Hemen arkasından ilk sorusunu sorar:
-Söyle bakalım! Beni buraya getiren sebep nedir?
Kadıhan bu soruya şöyle cevap verir:
-Seni buraya bizim amellerimiz getirdi. Nimetlerin kıymetini bilemedik. Esas gayemizi unutup makam, mevki, mal mülk peşine düştük, zevke sefaya daldık. Cenab-ı Hak da verdiği bu nimeti almak üzere seni gönderdi.
İkinci sorusunu sorar:
-Peki beni buradan kim gönderebilir? 
-O da bize bağlı, benliğimize dönüp ne kadar kısa zamanda toparlanıp, nimetin kıymetini bilir, zevk sefadan, israftan, zulümden, birbirimizle uğraşmaktan vazgeçersek işte o zaman sen burada duramazsın!
Allah bu  milletimizi tövbe etmeyi ve hatadan geri dönmeyi nasip etsin ve her işinde aklı selimden ayırmasın.
Vesselam





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder