10 Ekim 2017 Salı

BEŞİN HALLERİ

BEŞİN HALLERİ

Reis dünya beşten büyüktür diyor ya, işte o beşin şimdiki halleri;

ABD: Dünyanın gözünün içine baka baka her türlü çirkefliği, ikiyüzlülüğü ve riyakarlığı devam ettiriyor.

İngiltere: Daha önce yaptığı gibi, Kuzu postuna bürünen kurt gibi, her türlü masa başı oyununu tezgahlama peşinde.

Fransa: Suya sabuna dokunmayan görünümünde, fakat saman altından su yürüten pozisyonunda.

Rusya: bukalemun gibi ortamın rengini alıyor.


Çin: Tribünde yerini almış seyirci gibi, ama sahaya ineceği zamanı bekliyor. 

17 Eylül 2017 Pazar

ÖMER MUHTARI ŞEHADETİNİN 86 SENE-İ DEVRİYESİNDE YAD EDİYORUZ.

ÖMER MUHTARI ŞEHADETİNİN 86 SENE-İ DEVRİYESİNDE YAD EDİYORUZ.
Libya'nın bağımsızlık ve özgürlüğünün sembol ismi, emperyalist ve faşist İtalyanlar'a karşı yokluklar ve büyük acılar içinde 20 yıl süreyle mücadele eden alim ve yorulmaz savaşçı Ömer muhtar savaşırken attan düşer, yaralanır ve çok yaşlı olduğu için kaçamaz ve yakalanır. İtalyan makamlarınca düzmece bir mahkemede İdamla yargılanır. Düzmece mahkemenin hakimi Ömer Muhtar’a idam kararı vermeden önce sorar:
İtalyan Devleti’ne karşı savaştınız mı?
Ömer Muhtar: Evet
– İnsanları İtalyan Devleti’ne karşı savaşmaya teşvik ettiniz mi?
Ömer Muhtar: Evet
– İtalya’ya karşı kaç yıl savaştınız?
Ömer Muhtar: Yaklaşık 20 yıl
– Yaptıklarından dolayı pişman mısınız?
Ömer Muhtar: Hayır- İdam edilec
eğinizi biliyor musunuz? Ömer Muhtar: Evet
Hakim şaşırdı:
– Sizin gibi birisi için böyle bir son, çok üzücü
Bunu duyan Ömer Muhtar şöyle dedi:
– Tam tersi! Bu, hayatımın sonu için en güzel yol.
Hakim daha sonra,
Mücahidlere cihadı durdurmalarını Emreden bir emirname yazması halinde O’nu beraat ettirmek ve ülke dışına sürgüne göndermek istedi. Bunun üzerine Ömer Muhtar, O meşhur sözlerini söyledi:
– “Her namazda Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed(s.a.s.)’in de O’nun resulü olduğuna şehadet eden parmaklarım, asla yanlış bir şey yazamaz!
Bizler teslim olamayız.
Ya kazanırız ya da ölürüz!
Biz ölsekte kazanırız ve siz kaybedersiniz.
Fakat acı olan siz bunu ancak öldüğünüzde anlarsınız ve bunun size bir faydası olmaz.''
16 Eylül 1931 tarihinde şehadet şerbetini içen Ömer Muhtar'ı Rahmet, Minnet ve Şükran'la yad ediyorum. Makamı Cennet' tir İnşaallah. Allah ondan razı olsun. İslam dünyasında Ömer Muhtar'ların sayıları artsın...Amin

12 Eylül 2017 Salı

TÜRKİYE YAKIN TARİHİNDE YÜZKARASI BİR GÜN: 12 EYL1980 ASKERİ DARBESİNİN 37.İNCİ SENE-İ DEVRİYESİ


TÜRKİYE YAKIN TARİHİNDE YÜZKARASI BİR GÜN: 12 EYL1980 ASKERİ DARBESİNİN 37.İNCİ SENE-İ DEVRİYESİ
TSK’nın Genelkurmay Başkanı Kenan Evren başkanlığında gerçekleştirdiği 12 Eylül darbesi ile Türkiye, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü müdahalesini yaşadı
Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Eylül 1980 günü, ülkedeki karışıklıkları ve çatışmaları gerekçe göstererek gerçekleştirdiği askeri müdahale ile yönetime el koydu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı daha sonra yargılanan ve birçok tartışmaya neden olan Kenan Evren'di. Evren, Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığı'nın yanı sıra Devlet Başkanlığı görevini de üstlendi.
12 Eylül 1980 Cuma günü saat 03.59'da Türkiye radyoları İstiklal Marşı’nın  çalınmasıyla birlikte yayına geçti. Daha sonra anons yapılmadan Harbiye Marşı çalındı. Marşın bitiminde Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi'nin bir numaralı bildirisi okunmaya başlandı. Bu bildiriyi 5 bildiri daha izledi.
Bu müdahale ile Süleyman Demirel tarafından kurulan  6.hükümet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi feshedildi, sendika ve derneklerin faaliyetleri durduruldu ve Ülke genelinde  sıkıyönetim ilan edildi.
1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve yaklaşık 9 yıl süren askeri dönem başladı.12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askeri üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı.
Darbenin gece 03.00'te ilanından sonra aynı gün sabah saat 05.30'da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'a Genelkurmay Başkanı Evren tarafından birer tebliğ gönderildi.
Tüm tebliğlerde, "TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz" ifadesi kullanıldı, liderlere gidecekleri adresler de belirtiliyordu.
Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel için Hamzaköy Gelibolu adresi belirtilirken, Necmettin Erbakan'a ise Uzunada İzmir adres olarak gösterildi. Ecevit ve Demirel eşleriyle birlikte aynı uçakla Hamzakoy'a götürüldü. Yaklaşık bir ay boyunca, 11 Ekim 1980'e kadar burada kaldılar. Erbakan ise aynı gün uçakla Uzunada'ya götürüldü.
Alparslan Türkeş evinde bulunamadığı için Milli Güvenlik Konseyi, 13 Eylül'de bir bildiri ile teslim olmaması halinde suçlu duruma düşeceğini belirtti. Bunun üzerine Türkeş 14 Eylül'de Ankara Merkez Komutanlığı'na teslim oldu ve Uzunada'ya gönderildi.
DARBENİN BİLANÇOSU
TBMM kapatıldı, Anayasa ortadan kaldırıldı, siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu ve mallarına el konuldu. 650 bin kişi gözaltına alındı.1 Milyon 683 bin kişi fişlendi.
- Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
- 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
- 98 bin 404 kişi "örgüt üyesi olmak" suçundan yargılandı.
- 7 bin kişi için idam cezası istendi.517 kişiye idam cezası verildi.
- Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı).
- İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
- 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
- 171 kişinin "işkenceden öldüğü" belgelendi.
- Cezaevlerinde toplam 299 kişi hayatını kaybetti.
- 14 kişi açlık grevinde öldü.16 kişi "kaçarken" vuruldu.
- 95 kişi "çatışmada" öldü.
- 73 kişiye "doğal ölüm raporu" verildi.
- 43 kişinin "intihar ettiği" bildirildi.
- 388 bin kişiye pasaport verilmedi.
- 30 bin kişi "sakıncalı" olduğu için işten atıldı.14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
- 30 bin kişi "siyasi mülteci" olarak yurtdışına gitti.
- 937 film "sakıncalı" bulunduğu için yasaklandı.
- 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
- 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
- 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
- Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
- 31 gazeteci cezaevine girdi.
- 300 gazeteci saldırıya uğradı.
- 3 gazeteci silahla öldürüldü.
- Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
- 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
- 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Türkiye hala tam olarak çözemediği, bir takım hesapların yapıldığı toplum üzerinde uygulandığı bu süreci çok acı bir şekilde yaşadı.12 Eylül herhangi bir askeri darbe olarak kalmadı. Kendi hukukunu oluşturarak devleti ve toplumu yeniden dizayn etti. Sonradan iktidarı sivillere devretmiş olsa da 1982 yılında hazırlattığı anayasa ile aslında hep iktidarda kaldı.
İDAMLAR BİR SAĞDAN BİR SOLDAN
Kenan Evren'in darbeden sonraki yargılamalar sırasında "Adaletli olsun diye bir sağdan bir soldan idam ettik" dediği iddia ediliyor. Sağdan ve soldan idam edilen bazı isimler şöyle:
Soldan idam edilenler: Necdet Adalı, Erdal Eren, Serdar Soyergin, Veysel Güney, Ahmet Saner, Kadir Tandoğan, Mustafa Özenç, Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun, Necati Vardar, Fikri Arıkan, Ali Aktas, Ramazan Yukarıgöz, Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan, İlyas Has, Hıdır Aslan...
Sagdan idam edilenler: Mustafa Pehlivanoğlu, Cengiz Bakdemir, Ahmet Kerse, Halil Esendağ, Selçuk Duracık, Fikri Arıkan, Cevdet Karataş, Ali Bülent Orkan...
DARBEDE AMERİKA PARMAĞI
MİT eski müsteşarlarından Mahir Kaynak, 12 Eylül 2011 tarihli Vatan Gazetesi'nde yayımlanan röportajında 12 darbesinde ABD'nin parmağı olduğunu iddia etmiş ve konu ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştı:
"Biz de geçmişte bir sürü çelişkiyi yaşadık. Dedik ki, 'Demirel Amerika tarafından getirilmiştir. Morrison Süleyman'dır!' Biliyorsunuz, Morrison Knudsen mühendislik firmasında çalıştığı için, Demirel'i eleştiren çevreler 60'lı yıllarda kendisinden bu sıfatla bahsediyordu... Ama sonra ne oldu? 1970'li yıllarda CIA'in Türkiye şefi Paul Henze, 12 Eylül darbesini Başkan Jimmy Carter'a "Bizim çocuklar başardı!" diye haber verdi. Kastettiği çocuklar darbeyi yapan generallerdi. Yani Amerikalılar Demirel'i devirdiler! Amerika, Amerika'yı mı devirdi diyeceğiz şimdi? Aslında bunlar çok tutarlı politikalardır. Ne oldu? Demirel'in yerine Özal geldi. Çünkü 12 Eylül darbesinin asıl amacı Özal gibi birini getirmekti. Özal, Türkiye'yi dünyaya açtı. Dünyayla ekonomik olarak bütünleştik, değil mi? Yani küresel sermaye Türkiye'ye ilk adımını o zaman attı."
YARGILANDILAR
12 Eylül 2010 tarihinde kabul edilen referandumla yapılan anayasa değişikliği sonrasında darbecilere yargı yolu açıldı. Bunun üzerine 12 Eylül Darbesi'nin yaşayan failleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında dava açıldı.
Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Eylül davasında tarihi kararını açıkladı. Mahkeme, sanıklar eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Kenan Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'yı 765 sayılı TCK'nın 146. maddesi uyarınca "Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanununun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan mene cebren teşebbüs etmek" suçundan müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Kararın ardından Evren ve Şahinkaya'nın avukatı, 24 Haziran 2014'de kararın bozulması istemiyle temyiz dilekçesini Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine verdi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyiz incelemesi sürerken Evren, 10 Mayıs 2015'te tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisinde 98 yaşında, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Şahinkaya da 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında hayatını kaybetti.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.
Dosya, Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildi.


11 Eylül 2017 Pazartesi

TESETTÜR

TESETTÜR

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Ahzâb, 59)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Cehennemliklerden henüz görmediğim (daha sonra ortaya çıkacak) iki grup vardır: Bunlardan biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluktur. Diğeri, giyinmiş oldukları hâlde çıplak görünen, başkalarını da kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremezler. Hattâ, onun çok uzak mesâfeden hissedilen kokusunu dahî alamazlar.” (Müslim, Cennet, 52)
Yine âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…” (Nûr, 31)
Sa­fiy­ye bin­ti Şey­be şöy­le an­la­tır:
“Biz Âişe (ranhâ) ile bir­lik­te idik. Hz Âişe de­di ki:
«Nûr Sûresiʼndeki “Ka­dın­lar başör­tü­le­ri­ni ya­ka­la­rı­nın üs­tü­ne tak­sın­lar…” âyeti inin­ce, Ensârʼın er­kek­le­ri bu âyetleri oku­ya­rak evlerine dön­dü­ler. Bu er­kek­ler eş­le­ri­ne, kız, kız kar­deş ve hı­sım­la­rı­na bun­la­rı oku­du­lar. Bu ka­dın­lar­dan her bi­ri elbise ku­maş­la­rın­dan, Al­lâh’ın kitabını tas­dik ve ona îman ede­rek başör­tü­sü ha­zır­la­dı­lar. Er­te­si sa­bah, Hz. Pey­gam­ber’in arka­sın­da başör­tü­le­riy­le sa­bah na­ma­zı­na dur­du­lar.” (Buhârî, Tefsîru Sûre, 24/12; Ebû Dâvûd, Libâs, 29; Ah­med bin Han­bel, VI, 188)
Abdullah bin Mes’ûd, Mekke’ye ticaret için geldiğinde, Allah Rasûlü (sav)’i Hz. Hatîce ve Hz. Ali ile birlikte Kâbe’yi tavâf ederken gördüğünü ve bu esnâda Hz. Hatîce’nin tesettüre çok dikkat ettiğini söylemektedir. (Zehebî, Siyer, I, 463)
Burada bilhassa işâret edilmesi gereken nokta şudur: Kadın ve erkek nefisleri arasında yaratılış itibâriyle fark vardır. Bu da, kadın ve erkeğe âit vazife ve hu­sûsiyetlerin Cenâb-ı Hak tarafından farklı şekilde tâyin ve takdir edilmesinden doğmuştur. Bunun için tesettürün, kadına âit şekli ile erkeğe âit şekli farklılık arz eder. Zira kadın, yaratılış bakımından, erkeğe göre câzibelidir. Tesettürden uzaklaşarak kendisini topluma bir nevî deşifre ettiğinde, nezâket ve zarâfeti zedelenir. Annelik vasfı ve nesli koruma husûsiyeti zarar görür.
Bu bakımdan kadının câzibesi, tesettür emri ile yalnız kocasına tahsis edilmiştir. Çünkü kadın ve erkek arasında neslin devamı için birbirlerine karşı değişmez bir fıtrî te­mâyül mevcuttur. Tesettür emrine riâyet edilmediği takdirde bu meyil, insanı, ilâhî hudutları çiğnemek gibi felâketlere dûçâr eder. Bu ise toplumda ahlâkî çöküntüye sebep olur.
Pakistan’ın mânevî mimarı Muhammed İkbâl, İslâm toplumunda müslüman hanımın mevkiini şu edebî ifâdelerle beyân etmektedir:
“Ey örtüsü, namusumuzun perdesi olan müslüman kadını! Senin yüzündeki nûr, îman kandilimizin sermâyesidir. Yaratılışındaki safvet; Hak’tan bize rahmettir; dînimizin kuvveti, ümmetimizin varlık esasıdır.
Evlâdımız sütten kesilir kesilmez, ona kelime-i tevhîdi ilk öğreten sensin. Senin muhabbetin, bizim hâlimizi, fikrimizi, sözümüzü, işimizi tanzim eder.
Ey dînî nîmetlerin kendisine emânet edildiği İslâm kadını!..
Toplum fidanının âb-ı hayâtı sensin. Ümmetin emânetini koruyan muhafız sensin. Fıtratındaki ulvî hasletleri aklınla keşfet! Hazret-i Fâtıma, senin için bir numûnedir; ondan gözünü ve gönlünü ayırma! Tâ ki, senin dalın da bir Hüseyin meyvesi versin; gülistan, eski mevsimi getirsin.”



30 Ağustos 2017 Çarşamba

HAYAT İÇİN 27 PÜF NOKTASI

Hayat İçin 27 Püf Noktası

1:Birini gerçekten tanımanız 3-4 yıl sürer. Evlenmeden önce bu kadar süre tanışan çiftlerin boşanma ihtimali daha azdır.
2:Uyumadan önce zihnimizin %90’ı, başımıza gelecek olan şeyleri hayal etmeye başlar.
3:Çocuklarımızla yaptığımız konuşmalar, onların iç sesi haline gelir.
4:Aktif olarak 7 yılı aşan bir arkadaşlık, büyük ihtimalle ömür boyu sürecektir.
5:Sizin bir türlü aklınızdan çıkaramadığınız o kişi de, muhtemelen sık sık sizi düşünüyor.
6:Çevrenizdeki birinin başkaları hakkında konuşurkenki tavırlarına dikkat edin. Çünkü sizin hakkınızda başkalarına konuşurken de aynı tavırları geçerli olacaktır.
7: Japonlara göre üç farklı yüzümüz var. İlk yüzümüz, dünyaya gösterdiğimiz. İkinci yüzümüz, sadece yakın dostlarımıza ve ailemize gösterdiğimiz. Üçüncü yüzümüz, kimseye göstermediğimiz. Hangisinin gerçek ve hakiki yüzümüz olduğunu, sanırım anladınız.
8: Her şeyin sizi rahatsız ettiği o ruh hali, muhtemelen birini özlediğinizi gösterir.
9: Gece geç saate kadar uyanık kalanlar, erkenden kalkanlara oranla psikopat olmaya daha yatkındır.
10: Birinin sizinle konuşmak istediğini merak ediyorsanız kollarınızı kavuşturun. O da aynısını yapıyorsa, istiyordur.
11: Araştırmalara göre birden fazla yastıkla uyuyan insanlar genellikle yalnız ve depresiftir.
12: Günde 5 ila 10 farklı şarkı dinlemek hafızayı ve bağışıklık sistemini güçlendirir ve depresyon riskini %80 azaltır.
13: Bir tartışmayı kazanmanın en güçlü yolu, konuyla alakalı sorular sormaktır. Böylelikle karşımızdakinin düşüncelerindeki mantık hataları daha rahat ortaya çıkar.
14: 6-8 ay içinde beynimiz, canımızı acıtmış birini tamamen affetmiş olur.
15: Başkalarına bağlı olmayı reddeden insanlar, en çok hayal kırıklıklarını yaşamış olanlardır.
16: Hayatınıza dair en iyi tavsiyeleri aldığınız insanlar, genellikle hayatında en çok sorun olan insanlardır.
17: Fazla düşünmek zihnimizin negatif senaryolar üretmesine ya da acı dolu anıları hatırlamasını sağlar.
18: Sık sık küfreden insanlar, genellikle duygusal açıdan daha güçlü ve daha zeki olurlar.
19: Zeki insanlar genellikle çatışmalardan uzak dururlar. Bu da çoğu şeyi fark etmelerini ama sessiz kalmalarını açıklar.
20: Sosyal açıdan utangaç ve içine kapanık insanlar, arkadaşlarına daha düşkündürler. İlişkilerde de daha sadıktırlar.
21: Basit şeylere kolayca sinirlenebilen insanlar, bilinçaltlarında sevilmeye ihtiyaç duyar.
22: Biri artık “değiştiğinizi” ifade ediyorsa, %95 ihtimalle onun istediği gibi davranmayı bırakmışsınızdır.
23: Psikolojiye göre iki eski sevgili ayrıldıktan sonra arkadaş kalabiliyorsa, ya halen aşıktırlar, ya da hiç olmamışlardır.
24: Unutmayın: Aldatanlar, sürekli aldatılacağını düşünür. Yalancılar, herkesin yalan söylediğini düşünür.
25: Kadınlar erkeğin görünüşünden çok, kokusuna önem verirler.
26: Köpekler insanların mutsuzluğunu hissedebilir. Bunu gidermek için de onlara sokulurlar.

27: Birinin kıymetini anlamanın en iyi yolu, onsuz bir hayatı hayal etmektir.

28 Mart 2017 Salı

HOŞ GELDİN RAHMET,BEREKET VE MAĞFİRET MEVSİMİ …

HOŞ GELDİN RAHMET,BEREKET VE MAĞFİRET MEVSİMİ …

Allah’ın biz kullarına bahşettiği  en  önemli zaman dilimi olan rahmet mevsimi üç aylar 29 Mart Çarşamba günü başlıyor. Takip eden Perşembe gününü Cuma’ya bağlayan gece de ise Müminlerin heyecanla beklediği Regaip Kandili’ ni idrak edeceğiz.


Recep ayı ile başlayıp Şaban ile devam eden, rahmeti, feyzi, mağfireti ve bereketi bol olan Ramazan ile nihayete eren bu huzur ve maneviyat mevsimini en iyi şekilde de değerlendirenlerden  olmayı ve olmanızı Rabbimden niyaz ediyorum.

Mübarek zaman dilimini fırsat bilerek, aramızdaki  kısır çekişmeleri ve kırgınlıkları, şahsi menfaat hesaplarını bir tarafa bırakıp dinimizin bizden istediği sevgi, saygı, barış ve hoşgörü ortamının kurulmasına, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin güçlenmesine, insani ve ahlaki meziyetlerin yaygınlaşmasına gayret gösterelim.

Üç aylar, içinde barındırdığı özel geceler, Allah'ın rahmetinin müminlere bol bol ikram edildiği, mağfiretinin, lütuf ve kereminin sağanak sağanak yağdığı zaman dilimi olarak bilinir. Zira bu zaman diliminde kalpler aynı duygular etrafında çarpar, eller aynı düşüncelerle semaya açılır, gözlerden aynı hissiyatın yaşları süzülürken, dillerden dua  aynı aşkla dökülür. Ayrıca bu mevsim insanlara, durup düşünmenin, geçip giden zamanın değerini idrak etmenin ve daha iyi değerlendirmenin çaba ve imkanlarını sunar.
İşte bu mübarek gün ve geceler böyle bir deruni muhasebeye de vesile olur. Kılınan namazlar, tutulan oruçlar, verilen zekâtlar, fitreler ve sadakalar bu aylarda bir farklılık kazanır. İbadetler daha dikkatli ve huşu içerisinde yapılır. Hakk'a olan bağlılık yeni bir boyut kazanır.

Üç aylar manevi hayatımıza olumlu anlamda yeni bir heyecan, canlılık ve ivme kazandırırken , Yaratıcı'mıza, ailemize, çocuklarımıza, vatanımıza, milletimize ve tüm insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızın olduğunu bir kez daha bizlere hatırlatmakta, yanlış ve kusurlarımızdan dönmemize vesile olmaktadır.

Bu rahmet mevsiminde şunu da asla unutmayalım; özellikle, son birkaç yıldır İslam âlemi kan ağlıyor. Kendine medeni diyen batılı emperyalistler, Müslüman ülkeleri, oynadıkları kirli oyunlarla adeta bir kan gölüne dönüştürdü. Bu oyunu ülkemizde de oynamak istediler. Ancak milletimizin dirayeti sayesinde başarılı olamadılar, Olamayacaklar. Birlik ve beraberliğimizi pekiştireceğimiz bu mübarek günlerde, milletimiz, memleketimiz ve dünya Müslümanlarına dua etmeyi unutma yalım.

Bu duygu ve düşüncelerle milletimizin ve tüm İslam âleminin mübarek üç aylarını ve Regaip Kandili ’ni  tebrik eder; birlik ve beraberliğe, barış ve huzura vesile olmasını dilerim.



13 Ocak 2017 Cuma

HALKI KÜÇÜMSEMEK, TEPEDEN BAKAN ANLAYIŞ

HALKI KÜÇÜMSEMEK, TEPEDEN BAKAN ANLAYIŞ
‘’Millet ne biliyor ki, neye göre tercih yapacak?’’
Televizyonlardaki tartışma programlarında, gazetelerdeki köşe yazılarında, sosyal medya da ve başka ortamlarda adına ilim adamı, Akademisyen, hukukçu, siyasetçi ,gazeteci, yazar, çizer v.s. , kısaca ‘’ aydınlarımız ’’ Anayasa değişikliği ile ilgili olarak günlerdir tartışıyorlar. Savundukları ideolojileri, siyası düşünceleri, sahip oldukları dünya görüşleri, ananeleri, görenekleri, gelenekleri, anlayışları, eğitimleri , eğilimleri ile haliyle farklı düşünüyorlar ve farklı sonuçlara ulaşıyorlar. Hatta aynı madde üzerine ikiden fazla farklı neticeye ulaştıkları bile söz konusu olabiliyor.
Ülkenin, bilge sınıfını oluşturan bu ‘’Okumuş Çocuklar’’ bu durumda iken, birileri de kalkıp ‘’Halk ne biliyor ki, neye göre tercih yapacak?’’ diye, halkı küçümseyici, tepeden bakıcı bir anlayış içine giriyor… bende onlara diyorum ki!
1-Sizler ne biliyorsunuz ki ve neye göre tercih yapacaksınız?... siz de halkın genelinin bildiği kadar biliyorsunuz. Ya da ilgi ve bilgi alanınız içinde ise tercihinizi ona göre yapacaksınız.
2-Belki bir veya birden çok seçim de veya referandumda oy kullanmışlığınız vardır… Peki oy kullandığın seçimlerde, tercihini yaparken, muhtar adayını, belediye başkan adayını, belediye meclis üyelerini, bölgende veya ilindeki millet vekili adaylarını ne kadar tanıyordun?... Oy kullandığın referandumun içeriği ile ilgili ne kadar bilgiye sahiptin?... Çok az, ya da hiç!... O halde tercihini neye göre yapmıştın?...Tabii ki Savunduğun ideoloji, siyası düşünce, sahip olduğun dünya görüşü, ananelerin, göreneklerin, geleneklerin, anlayışın, eğitimin , eğilimine göre…
O halde ‘’Halk ne biliyor ki, neye göre tercih yapacak? Sorusunun cevabı şudur. Tabiiki Savunduğu ideoloji, siyası düşünce, sahip olduğu dünya görüşü, ananeleri, görenekleri, gelenekleri, anlayışı, eğitimi , eğilimine göre …
İnşaallah şu anda TBMM’ nde görüşülen Anayasa Değişiklik Paketi, bütün engellere rağmen halkın önüne gelecek, ülke genelinde kullanılacak milyonlarca oy, aynı potada birleşecek ülke ve millet için en hayırlı sonuçlara neden olacaktır.
Vesselam.

9 Ocak 2017 Pazartesi

HAYAT YAŞAMAYA DEĞER


HAYAT YAŞAMAYA DEĞER

Hitli  iş adamı, yatırımcı, yardımsever ve Tata Sons’un başkanı Ratan Naval Tata’nın  Londra’da yaptığı konuşmadan önemli satırlar;
1-Çocuklarınızı zengin olmaları için eğitmeyin…Onları mutlu olmaları için eğitin. Böylece yetişkin olduklarında eşyaların fiyatını değil, değerini bilirler.
2-Yiyeceklerinizi ilaçlarınız gibi yiyin… Aksi durumda yiyecek olarak ilaçları yemek zorunda kalırsınız.
3-Sizi seven hiçbir zaman terk etmeyecektir. Çünkü bırakmak için 100 sebep de olsa, tutmak için bir sebep bulacaktır.
4-İnsanoğlu olmakla insan olmak arasında pek çok fark vardır. Çok azı bunu anlar.
5-Doğduğunuzda sevilirsiniz. Öldüğünüzde sevileceksiniz. Arasını siz başarmalısınız…!
6-Hızlı yürümek istiyorsanız yalnız yürüyün…! Uzun yürümek istiyorsanız beraber yürüyün…!!
7-Dünyadaki altı en iyi doktor:
a-Güneş ışığı
b-Dinlenme
c-Egzesiz
d-Kendine güvenme
e-Arkadaşlar
Bunları hayatın her aşamasında devam ettirin ve sağlıklı hayatın keyfini sürün.
8-Aya bakarsanız… Tanrının güzelliğini görürsünüz… Güneşe bakarsanız… Tanrının gücünü görürsünüz… ve… Aynaya bakarsanız…Tanrının en iyi yarattığını görürsünüz… Bu yüzden kendinize inanın…
9-Bizler turistiz… Tanrı bizim bütün yol rezervasyonlarımızı… Varış yerlerimizi önceden belirlemiş… Bu yüzden O’na güvenin…Hayat denilen yolculuğun keyfini yaşayın…

Bunları sizin için önemli olan  bütün kişilere gönderin… Ben şimdi tüm dostlara gönderdim… 

   

7 Ocak 2017 Cumartesi

AHDE VEFA

AHDE VEFA

Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler.
Derler ki :
-“Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.”
Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek :
– Söyledikleri doğru mu? diye sorar ,
Suçlanan genç der ki :
– Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer;
– Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar:
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki :
– “Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor, hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı, atıma bir taş, attı atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret.”
Bu söz üzerine Hz Ömer:
– “Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin” dedi.
Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:
– “Efendim bir özrüm var” diyerek konuşmaya başlar; “Ben memleketinde zengin bir insanım, babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(c.c.)(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum” der.
Hz. Ömer dayanamaz der ki :
– “Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?!”
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
– “Bu zat benim yerime kalır.”… O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken
Cennet’le müjdelenen Amr İbn-i As’ dan başkası değildir. Hz.Ömer, Amr’a dönerek,
– “Ey Amr, delikanlıyı duydun” der.
O yüce sahabi:

– “Evet, ben kefilim” der ve genç adam serbest bırakılır.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr Ibn-i As’a verilecek idam cezası yerine, maktulün diyetini vermeyi teklif ederler; fakat gençler razı olmaz ve “babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz” derler.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir. Der ki :
“Bu kefil babam olsa farketmez cezayı infaz ederim.”
Hz Amr Ibn-i As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki :
– “Biz de sözümüzün arkasındayız.”
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.
Hz. Ömer gence dönerek der ki:
– Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı, neden geldin?”
Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insanı için pek de önemli olmayan):
– “AHDE VEFASIZLIK ETTİ” demeyesiniz diye geldim der.
Hz.Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibn-i As’a der ki:
– “Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun. Nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?”
Amr Ibn-i As (Allah(c.c.) kendisinden ebediyyen razı olsun), vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir,
– “Bu kadar insanın içerisinden beni seçti. “INSANLIK ÖLDÜ ” dedirtmemek için kabul ettim” der.
Sıra gençlere gelir, derler ki :
– “Biz bu davadan vazgeçiyoruz.”
Bu sözün üzerine Hz Ömer ra. :
-“Ne oldu, biraz evvel “babamızın kanı yerde kalmasın” diyordunuz ne oldu da vaz geçiyorsunuz?” der.
Gençlerin cevabı da dehşetlidir :
-“MERHAMETLİ İNSAN KALMADI” DEMEYESİNİZ DİYE …


1 Ocak 2017 Pazar

TERÖR BU YIL MESAİYE ERKEN BAŞLADI

TERÖR BU YIL MESAİYE ERKEN BAŞLADI

İnsanın; Polis, Asker, Korucu, Vatandaş, Kadın, Erkek, Çocuk, Yerli, Yabancı olması, mekanın orası, burası, şurası olması,  zamanın, gece, gündüz, yaz, kış, bahar, bayram, seyran, akşam, sabah, o saat, bu saat olması terörist, terör örgütleri ve onların iç ve dış iş birlikleri için hiç önemli değil. Onlar için önemli olan eylemin yapıldığı yerde, yapıldığı ülkede ve dünyada bıraktığı etki ve insanların birliğine, dirliğine  ve beraberliğine verdiği hasardır.

2017 yılı da ülkemizde maalesef bir terör olayı ile başladı. Güzide şehrimiz İstanbul’un Ortaköy semtinde Reina adlı mekanda meydana gelen; insan onuru, şerefi, ahlakı ile hiçbir şekilde bağdaşmayan saldırıda  aralarında Türk ve başka ülke vatandaşlarının da bulunduğu 39 kişi hayatını kaybederken 65 kişi de yaralandı.

Ölenler arasında Müslüman olanlara Allah’tan rahmet diliyorum. Aralarında başka  din ve inançlara mensup  olanların da toprağı bol olsun diyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum.

2017 yılının  daha ilk saatlerinde bu eylemi taşeronlarına / maşalarına / kuklacılarına yaptıran perde arkasındaki  küresel aktörler milletimize, ülkemize ’’ bu yıl da size huzur vermeyeceğiz.’’ diyorlar. Zaten, bulunduğumuz coğrafya da İslam Dini’ nin mensubu Müslümanlar olarak çok uzun bir süreden beri sükunet, refah ve huzur içinde olmadık da, kalmadık da. Bulunduğumuz coğrafyanın maddi ve manevi şartları da an için bunu mümkün kılmamaktadır. Bu durum ne zaman sona erecek ? sorusunun cevabı da bence şudur; Müslümanlar ne zaman sunni ayrılıkları en aza indirir ya da bitirir, birlik olur  ve Allah’ın ipine sarılırsa işte o zaman. Yapılacakların sorumluluğu biz Müslümanların, takdir ise Allah’ındır.

Bu eylem bir takım farklılar ile diğerlerinden ayrılıyor:

1-Zaman olarak seçilen dilim; özel  bir gün, yanı yılbaşı olması,

2-Toplumda farklı statüde olan bir mekan olması,

3-Mekanın  kapasite olarak büyük olması, uluslararası anlamda tanınması,

4-Mekanın yerli, yabancı ve tanınmış simalarca tercih edilen bir yer olması,

5-Yapılacak eylemin uluslararası anlamda ses getireceğinin bilinmesi,

6-Normal güvenlik önlemleri dışında, ilave güvenlik tedbirlerinin olmaması,

7-Her mevsimde ve hava koşullarında gidilebilecek bir mekan olması,

8-Mekanın,her koşul düşünülerek özellikle tercih edilmesi,

9- Bu olayın en dikkati çeken bir sonucu da, başka olayların ardından erken tepki göstermeyen ya da yarım ağız tepki veren başta ABD, AB ülkeleri ve söz de teröre karşı görünen bazı ülke ve uluslararası kuruluşların  anında tepki vermesi, özellikle  de ABD’nin ‘’Bu olayı Türk hükümeti ile birlikte çözebiliriz.’’ mesaji. Bu mesaj iki şeye delalet etmektedir. Birincisi ‘’Ey Türkiye sen benim yörüngemde çıkıp Rusya’ya sakın yanaşma’’, İkincisi ‘’Suriye’de ateşkes yaptınız ve beni devre dışı bıraktınız, amma bensiz alınan kararlar asla geçerlilik arz etmez.’’ ABD’nin davranışı, katilin maktulün cenaze merasimine katılması örneğine benziyor.

10-Bir şayia da CİA’ nin  Reina’ nın sahibini eylem yapılacağı konusunda bilgilendirmesi. Umarım doğru değildir. Zira doğru ise o zaman CİA neden MİT ya da Türkiye’deki ilgili birimleri değil de bir şahsı bilgilendiriyor… Kocaman bir soru işareti… Bu da gösteriyor ki bu olaydan  menfaat elde etmek isteyenler bu olayları gerçekleştirenlerden daha tehlikeli.

Miladi yeni bir yıla girerken yine bizi birbirimize düşürmek isteyen çok amaçlı bir provokasyona daha şahit olduk. Hedef tabii ki ülkemizin birliği, beraberliği, kardeşliği… Hepimiz oynanmak istenen oyunun farkındayız. Yeni yıl  terörle başlasa da Allah’ım bu yılı terörden kurtuluşa vesile kılsın inşallah…Tuzak kuranların en hayırlısı olan Allah, ülkemize ve milletimize tuzak kuranların, tuzaklarını onlara çevirsin… Amin

Bu duygu ve düşüncelerle  milletimize baş sağlığı diliyorum. Miladi 2017 yılı ülkemiz ve tüm dünya için  barış, sağlık, huzur, esenlik ve hayırlar getirsin.

Selam ve dua ile…