14 Aralık 2016 Çarşamba

RİZE'Yİ BOMBALAMAK

14-ARALIK-2016 RİZE’DE ŞAPKA KANUNU’NA MUHALEFET EDENLERİN İDAMININ 91’İNCİ SENE-İ DEVRİYESİ

’’ATMA HAMİDİYE ATMA VERGİDA VERECEĞUK SERPUŞTA(ŞAPKA) GİYECEĞUK’’
(RİZE HALKI KENDİLERİNE BOMBA ATAN ABDULHAMİD HAN'IN ZIRHLISI HAMİDİYE’YE KARŞI SÖYLEDİKLERİ MEŞHUR SÖZ.)
 "Atma Hamidiye Atma, Vergi de Vereceğuz, Serpuş da Giyeceğuz" Aynen böyle diyordu bombalanan Rize halkı. 1925’te Rize kendi milletinin deniz kuvvetleri tarafından bombalanır... Balkan Savaşları’nın ünlü Hamidiye zırhlısı bombalar Rize’yi... Hem de görev icabı... Bugün zalim yönetimlerin ve yöneticilerin Irak’ta, Suriye’de Mısırda ve daha bir çok yerde kendi halkını bombaladığı  gibi…Ta o zamanda ayni şekilde bombalanır Rize. Demek ki zalimlerin, despotların, muhaliflere tahammülsüzlükleri her zaman aynıdır. Dağları ve çölleri bombalar gibi Rize’yi bombalarlar.
Rize’ye yapılan ve iki gün süren top atışının üstüne zamanın valisinin talebi  Rize’ye gezici İstiklal Mahkemesi gelir ve 143 kişi yargılanır. Bir günlük yargılama sonucu, 8 kişi (Sabit Tarakçıoğlu, Şaban Koliva, Kadir Koliva, Mahmut Kambur, Mehmet Peçe, Aslan Peçe, Yakup Peçe, Hasan Külünkoğlu) idam cezasına; 14 kişi 15’er yıl, 22 kişi 10’ar yıl,19 kişi 5’er yıl, kalanlar da değişik hapis cezalarına çarptırılır. Muhaliflere tahammülü olmayanların bir günlük yargılama ile ortaya koydukları adalet(!)… İdamlar 14 Aralık 1925 tarihinde infaz edilir. Peki, Rize ne yapmıştı ki toplarla terbiye(!) edilmeye, hizaya getirilmeye çalışıldı? Rize’nin suçu neydi ki  “Atma Hamidiye Atma Din Kardeşiyiz.” demesine bile aldırış edilmemiş ve Rize’ye yağan top yağmuru iki gün sürmüştü. Üstüne üstlük top yağmurunda ölen ve yaralananlar yetmemiş gibi 8 kişi daha idam edilmiş, 55 kişi de farklı hapis cezalarına çarptırılmış. Neden ve niçin? Dün bu sorular sorulmuş mu ya da sorulabilmiş mi? zannetmiyorum; bu soruları o zaman sormaya kalkan da bunun bedelini canıyla öderdi ya da ödemiştir, herhalde. Rize ve benzeri yerlerin toplara hedef olmasının sebebi öz olarak “muhalif olmalarıydı, muhalefet etmeleriydi” Neye mi muhaliftiler? Şapkaya. Evet, “Rizeli sekiz âlim ve Müslüman şapka giymeyip, dindarlara zulmü kınayıp, hükümete ”Sarığımıza, sakalımıza ve cübbemize dokunulmasın. Şapka giyenler giysin, ama giymeyenler hapse atılmasın” diyerek, jandarma karakoluna yürümüşler ve halk da yanlış gördükleri politikalara karşı onlara destek verip onlara katılınca bu yapılan bir isyan olarak görülmüş. Bundan dolayı Rize topa tutulmuş sonra da idam sehpaları kurulmuş. Bu olaydan miras olarak her ne kadar “Atma Hamidiye atma, vergi de vereceğuz, serpuş da giyeceğuz…” diyen halk türküsü kalsa da bunun acısı hiç gitmemiş ve unutulmamıştır.
25 Kasım 195 tarihinde yürürlüğe giren şapka kanunu ile birlikte Rize şapkaya kurban edilmiştir. Rize’nin dışında Maraş, Erzurum, Kayseri ,Tokat, Amasya, Kırşehir, İskilp’de Şapka’ya kurban edilmiş buralarda da 78 kişi idam edilmiş, yüzlerce kişi de değişik cezalara çarptırılmıştır.
14 Aralık 2016, Rize’nin şapka dolaysıyla bombalanmasının 91 sene-i devriyesidir. Bakalım, Rize’nin bombalanması ne kadar konuşulacak, ne kadar tartışılacak, Rize’den ve halkından bir özür dilenecek mi? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanmış olan, benzer olaylar zincirin diğer halkaları da gündeme gelecek mi göreceğiz.
Doğrusunu söylemek gerekirse; dün yapılan haksızlıkların, zalimliklerin konuşulması, tartışılması; onlardan dolayı özür dilenmesi yapılanları eski haline getirmiyor. Zira bu haksızlıkların, zalimliklerin mağdurları için atılması gereken adımlar atılmalıdır. Sadece kuru özürle yetinilmemelidir.
Dün yapılanlardan çocuklarımızın torunlarımızın bizi şerle yad etmemelerini istemiyorsak ve o günlerin tarih sayfalarında kara bir leke olarak yer almamasından yana isek ; özür dilemenin yanında, mağdurlara itibarlarının iade edilmesi varsa maddi ve manevi kayıplarının giderilmesi de devletin atacağı adımlardan olmalıdır.
O günlerden ibret alıp günümüze dönmek ve günümüzde bu tur zalimliklerin ve haksızlıkların yapılmaması için gerekenleri yapmak ta devlet ve millet olarak vazifemizdir.
Bu ve benzer olaylarda haksızlığa uğramış hayatını kaybetmiş ve cezalandırılmış ne kadar insanımız varsa hepsine Allah’ta rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun.
Selam ve dua ile


1 yorum:

  1. M KEMAL ; “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar! Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz.
    CHP Yİ Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz!”» ( Uğur Mumcu “Kazım Karabekir Anlatıyor “ syf 84 – alternatif : Bkz.
    TURGUT ÖZALIN KAYIP RÖPÖRTAJI GÜNDEME BOMBA GİBİ DÜŞTÜ yazın gogula izleyin lütfen
    M KEMAL ; “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar! Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz.
    CHP Yİ Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz!”» ( Uğur Mumcu “Kazım Karabekir Anlatıyor “ syf 84 – alternatif : Bkz.
    TURGUT ÖZALIN KAYIP RÖPÖRTAJI GÜNDEME BOMBA GİBİ DÜŞTÜ yazın gogula izleyin lütfen
    “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar,
    fakir kalmaya mahkumdurlar!
    Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek
    mümkün değildir.
    Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz.
    CHP Yİ Partiyi bunu kabul edenlerle
    kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz!”»
    ( Uğur Mumcu “Kazım Karabekir Anlatıyor “ syf 84 – alternatif : Bkz.
    Atatürk’ün Dini ve hatta Allah’ı
    reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır.
    Kendi yazmış olduğu Medeni Bilgiler
    adlı kitabı’nda din hakkındaki düşüncelerini
    apaçık beyan ediyor.
    “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar,
    fakir kalmaya mahkumdurlar!
    Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek
    mümkün değildir.
    Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz.
    Partiyi bunu kabul edenlerle
    kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz!”»
    ( Uğur Mumcu “Kazım Karabekir Anlatıyor “ syf 84 – alternatif : Bkz.
    Kazım Karabekir – Paşaların Kavgası : Atatürk-Karabekir Yayına hazırlayan
    İsmet Bozdağ Emre Yayınları aralık 1991 s 143 )
    Evet Karabekir Arapoğlunun yavelerni Türk oğullarına öğretmek için Kuranı
    Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece okutturacağım ta ki budalalık edip
    de aldanmakta devam etmesinler..
    ( Atatürk- Kazım Karabekir- Paşaların Kavgası syf 159)
    ”İnsanlar sularda kaynaşıp çırpınan bir varlıktan
    bugünkü şekline geldi.
    Atatürk’ün İslam Dinini reddettiği el yazıları’nda ispatlanmıştır. Kendi yazmış olduğu Medeni Bilgiler
    adlı kitabı’nda din hakkındaki düşüncelerini apaçık beyan ediyor.
    Atatürk’e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor.
    Biri Batılılaşma konusunda…
    Diğeri din konusunda…
    İlki, Atatürk’ün hedef olarak Avrupa’yı göstermediği iddiasına dayanıyor.
    İkincisi, -dünkü Vakit gazetesinde bir örneğini gördüğümüz gibi- ısrarla Atatürk’ü dua ederken, sarıklı mebuslarla ya da peçe içindeki Latife Hanım’la gösterip cumhuriyetin temelinde bir din motifi arıyor.
    Bu 2 konuda 2 belge hatırlatacağım.
    İlk belge, 29 Ekim günü Mustafa Kemal Paşa’nın Fransız yazarı Maurice Pernot’ya verdiği demeç… Paşa, o gün Revue Des Deux Mondes için Meclis Başkanı sıfatıyla verdiği son demecinde şöyle diyor:
    “Osmanlı İmparatorluğu, Batı’ya karşı elde ettiğimiz başarılardan çok gururlanarak kendisini Avrupa uluslarına bağlayan bağları kestiği gün düşüşe başlamıştır. Bu bir hataydı. Bunu tekrar etmeyeceğiz. Bizim vücutlarımız Doğu’da ise de düşüncelerimiz Batı’ya dönüktür. Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmalarımız Türkiye’de çağdaş, bu sebeple Batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmek arzu edip de Batı’ya yönelmemiş millet hangisidir?”
    Din meselesine gelince…

    YanıtlaSil