15 Ocak 2015 Perşembe

FİL VAKASI (EBABİL KUŞLARI



FiL VAKASI (EBABİL KUŞLARI)

Kâbe'yi yıkmak üzere büyük bir orduyla gelen Yemen valisi Ebrehe'nin ordusuna saldıran kuşlar.
Ebâbil, Arapça'da "bölükler, sürü, sürüler" demektir. Kelime, Kur'ân-i Kerim'de Fil sûresinin üçüncü âyetinde geçmektedir. Fil sûresinde olay söyle anlatilmaktadir: "Görmedin mi Rabbin fil sahiplerine ne yapti? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üstlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara çamurdan sertlesmiş taşlar atıyorlardı. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı." (el-Fil, 1I5/1-5).
Bu olay Hz. Peygamber'in doğduğu yıl olmuş ve orduda bulunan fil/fillerden dolayı Araplar arasında "Fil Vak'ası", geçtigi yıl ise "Fil Yılı" olarak meşhur olmuştur. Olay kaynaklarda söyle zikredilmektedir:
Habeşistan Kralı Necâsi Ashame'nin, Yemen'e hükümdar tâyin ettigi Ebrehe b. Sabbah el-Esrem, Mekke'ye giden kervan ve Kâbe ziyaretçilerini çekmek ve San'a şehrini ticaret merkezi haline getirmek üzere burada Kulleys veya Kalis denilen bir tapınak (kilise) yaptırdı. Ancak tapınağa gelen olmadığı gibi Fukaym kabilesine mensup bir Arap veya bir grup Arap kiliseye girerek pislediler. Bunu öğrenen Ebrehe çok kızdı ve Kâbe'yi yıkacağına yemin etti. Büyük bir ordu ve gayet iri cüsseli "Mamud" adli fili önde olduğu halde Mekke'ye yöneldi. M.S. 57I veya 571 yılında altmış bin asker ve on yahut dokuz fille yola çıktı. (Ibnü'l-Esir, el-Kâmil fi't Târih, Nsr: Tornberg, Beyrut 1965, I, 442).
Ebrehe yolda Yemen kralı Zû Neferi bozguna uğrattı, ardından Has'amlıları yendi ve bunların Nufeyl b. Nubeyb adındaki liderinin hayatını bağışlayarak kendisine Mekke'ye gidişte rehber yaptı. Taif'teyken Sakif'liler tanrılari Lât'ı korumak uğruna Ebrehe ile işbirliğine yanaşıp Ebû Regal'i ona rehber olarak verdiler. Ebrehe'nin fillerin desteğindeki muazzam ordusunun karşısında hiçbir ordu dayanamadı ve Kureyş'liler bu gelişe bakarak Kâbe'nin yıkılacağına kesin olarak inanmaya başladılar.
Abdülmuttalib’in Ebrehe ile Görüşmesi
Mekke yakınında Muğammes denilen yerde Ebrehe ordusu çadırlarını kurdu ve çevredeki Mekke'lilere ait develeri yağmaladılar. Burada, Ebu Regal öldü. Develerin içinde Abdülmuttalib'in de iki yüz devesi vardı. Ebrehe'nin elçisi Hinata el-Himyeri Mekke'ye giderek Kureys'lilerin ileri gelenleriyle görüştü ve "Kâbe'yi tavaf etmeyi bıraktıkları takdirde onlara saldırmayacaklarını" söyledi. Onlara sadece Kâbe'yi yıkmak için geldiklerini, kendileri ile savaşmayacaklarını bildirdi (Ibnü'l-Esir, a.g.e., s.443).
Abdülmuttalib, "Biz onunla savaşmak istemiyoruz, buna gücümüz de yetmez. Orası Beytullah'tır, eğer korursa O (Allah) Harem'i korur" dedi; develerini görüşmek üzere Ebrehe'nin yanına vardı. Abdülmuttalib'e iyi davranan ve önce onu takdirle karşılayan Ebrehe, Abdülmuttalib develerini isteyince şöyle dedi: "Seni ilk gördüğümde gözüme büyük bir şahsiyet olarak görünmüştün. Ama sen Kâbe'nin korunmasını isteyeceğin yerde develerinin peşine düşünce gözümden düştün." Abdülmuttalib, "Ben develerin sahibiyim. Kâbe'nin de sahibi var, O onu korur" dedi.
Abdülmuttalib develerini alıp Kureyş'lilerin yanına döndü, onlara olup biteni anlattı ve hepsi, muhtemel bir katliama karşı Mekke'den ayrılıp dağlara çekildiler.
Fillerin Yere Çökmesi
Sabaha karşı Ebrehe, Mekke'ye ilerledi. Mamud denilen büyük fil, şehre yaklaşınca yere çöküverdi; kalkması için çok uğraştıkları halde kalkmadı. Öteki fillerin de, Kâbe yönünde sürüldüklerinde yere çöktükleri, başka bir yöne yöneltildiklerinde koşarak kaçmaya çalıştıkları görüldü. Bu mucizeyi olayın sıhhati Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Kusva adlı devesinin Mekke yakınlarında çökmesi olayında, Nebi (s.a.s.)'in söylediği sözlerle sabit olmuştur: Devesi çökünce Resulullah'in ashabı, "Deve çöktü" dediğinde, Resulullah; "Hayır, Kusva çökmedi, onu 'Fili engelleyen' engelledi" buyurmuştur. Buhâri ve Müslim'de, Resulullah (s.a.s.)'in Mekke'nin fethi günü söyle dediği nakledilmektedir: "Yüce Allah filleri Mekke'ye girmekten alıkoydu. Ama Resulunü ve mü'minleri oraya gönderdi. Dün olduğu gibi bugün de oranın hürmeti iade olmuştur. Dikkat edin, hazır olan olmayana bildirsin. "
Kuşların Ebrehe Ordusuna Saldırması
Ebrehe ordusu Mekke'ye girerken deniz tarafından, daha önce o bölgede hiç görülmemiş, kırlangıca benzer kuş sürüleri bir anda ortaya çıkarak Ebrehe ordusuna saldırdılar. Gaga ve pençelerinde taşıdıkları taşları ve çamurdan balçıkları askerlerin üzerine bıraktıklarında onlar, kurumuş, paramparça olmuş ağaç yaprakları gibi dağıldılar. Rehberleri Nufeyl kaçtı, askerler kuş saldırısında telef olup feci şekilde öldüler; yolda kalanlar, geriye dönenler de helâk oldular. Mekke'liler bu mucizeyi dağlardan seyrederken Allah'in iradesi karşısında hayret ve dehset içindeydiler. Ebrehe, bu saldırıda etleri parçalanmış, çürümüş halde Sana'ya dönerken, Hasm kabilesinin yaşadığı bölgede göğsü ikiye yarılarak açıklı şekilde öldü (Kadi Beydâvî, Envârü't-Tenzil, Fil Sûresi tefsiri).
Kuşlar ve attıkları taşlar hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bu olay Resulullah'ın dünyaya geldiği yılda vuku bulduğundan, Peygamberimizin ilk mucizelerinden sayılmıştır. Muhammed b. İshak ve İkrime o yıl çiçek hastalığının Mekke'de yaygınlaştığını söylemişlerdir. Muhammed Abduh (v. 19I5) bu rivayetlerden hareketle Kur'an'da geçen "Tayran Ebabile" ifadesiyle kastedilenin "sinekler" olduğunu ayaklarında salgın hastalık mikrobu taşıyan sinek sürülerini Allah'ın, Ebrehe ordusuna musallat kıldığını belirtmektedir. Yeryüzünün en ihtişamlı ordusu ve hayvanları (filleri) ile gelen Ebrehe ve ordusunu Allah, bir ibret olsun diye gözle görülemeyen küçük canlılarla mikroplarla helâk etmiştir. Bu görüşü yukarıda zikrettiğimiz gibi daha önce ilk siyercilerden Muhammed b. İshak da kaydetmiştir.
Bu tefsirde önemli olan husus; Muhammed Abduh, Reşid Rıza, ve diğer bazı müfessirlerin, Allah'ın, olağanüstü, fevkalade, harikulade mucizesi ile bu Allah düşmanı orduyu helak edişini dile getirmeleridir. Tefsirlerde kuşların mahiyeti hakkında değişik görüşler bulunmaktadır. İbn Abbas ile Dahhak, Ebabil'i "birbiri arkasından gelenler" diye yorumlamışlardır. Hasan-i Basri ile Katade, "çok" manasına; İbn Zeyd "çeşitli, sağdan soldan gelenler" manasına; Mücahid, "toplu halde arka arkaya gelen" manasına geldiğini söylemişlerdir. Kuşların, bölük bölük, karışık türde oldukları anlaşılmaktadır. Rivayetlerde kuşlar; kırlangıca, kekliğe, sıgırcığa, yarasaya, hatta "zümrüdü anka"ya benzetilmektedir .
"Siccil" kelimesi, taş ve çamur demektir. Yahut, çamurla sıvanmış taş anlamına gelir. "Asf" kelimesi, ağaç yaprağı anlamına gelir. Haşerelerin ağaç yaprağını yiyip ufalttıklarında yaprak yenik yenik hale gelir ki, surede anlatılmak istenen budur.
Surenin anlamı; Allah'ın, Kâbe'nin müdafaasini müşriklere bırakmadığını, saldırganları alışılmadık şekilde helak ettiğini bize anlatmaktadır.
Olayın Gerçekleştiği Yer
Fil olayı, Müzdelife ve Mina arasındaki Muhassab vadisi arasında bulunan Muassib'da meydana gelmiştir. Müslim ile Ebû Davud, Cabir'den rivayetle onun söyle dediğini yazarlar: "Resulullah Müzdelife'den Mina'ya hareket ettiği zaman Muassib vadisin de hızlanmıştı." İmam Nevevı bunu söyle izah etmiştir: "Ashâb-i Fil olayı burada cereyan etmiştir. Onun için, sünnet olan, hacıların buradan hızla geçmesidir" (Mevdûdî, Tefhimul Kur'an Trc: Muhammed Han Kayanı ve diğerleri, İstanbul 1988, VII, 238)
İmam Mâlik de Hz. Peygamber'den, "Müzdelife durma yeridir, ama Muassib vadisinde durulmamalıdır" hadisini nakleder.
Müşrik Kureyşlileri bu olay o kadar etkilemiştir ki, üçyüzaltmıştan fazla Kabe putunu unutup yedi yahut on sene Allah'a tapmışlardır. Fil suresin de Allah, Ashâb-i Fil'in acı akibetinin fecaatine sadece ana hatlarıyla değinmiş ve müşriklere, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in dâvetine karşı çıktıklarında, onların başlarına gelebilecek acıklı azabı hatırlatmıştır.
Kaynak: İslam tarihi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder