20 Mart 2018 Salı

TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRENLER

TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRENLER: 

Kahraman Tophane’li Yüzbaşı Hakkı Bey ve Nusret Mayın Gemisi
Çanakkale savaşlarında kazandığımız zaferlerin şan ve şerefi, vatanımızın her karış toprağını kanlarıyla yoğuran Kahraman Mehmetçiklerimize ve onların Kahraman komutanlarına aittir.”
Türk ve dünya tarihinin akışını değiştiren ve sonuçları bakımından ‘Milli Kurtuluş Savaşı’ öncesi milli birlik ve beraberliğimizi güçlendiren tarihimizin en önemli safhalarından birini oluşturan 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’mizin 100’üncü yılını bu yıl kutladık.
İngiliz Bahriye Nazırı Winston Churchill, 1930’da ‘Revue de Paris’ dergisine verdiği mülakatta “Birinci Dünya Harbi’nde bu kadar insanın ölmesine, harbin ağır masraflara mal olmasına, denizlerde onca ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca neden, Türkler tarafından o gece atılan o incecik çelik halat ucunda sallanan yirmi altı demir kaptır” demiştir.
‘Tophaneli’nin eseri’
Bu olaya ilişkin başka bir mülakatında Winston Churchill, “400 YILDAN BERİ DÜNYA TARİHİNDE TOPHANELİ HAKKI’NIN YAPTIĞINI KİMSE YAPAMADI.BİR GECE ÖNCE TOPHANELİ HAKKI, RUS-BULGAR GEMİLERİNDEN ÇIKARILMIŞ MAYINLARI UMMADIĞIMIZ ŞEKİLDE DENİZE DÖKÜNCE, 18 MART’TA YAPTIĞIMIZ HÜCUM FECAATLE SONUÇLANDI. DONANMAMIZIN ÜÇTE BİRİ SULARA GÖMÜLDÜ, ÜÇTE BİRİ KULLANILAMAZ HALE GELDİ. BAŞARISIZLIK BENİ 25 YIL POLİTİKANIN DIŞINA FIRLATTI. SAVAŞ İKİBUÇUK YIL UZADI, 8.5 MİLYON AVRUPALI ÖLDÜ. RUSYA KOMÜNİST OLURKEN, 30 MİLYON İNSAN HAYATINI KAYBETTİ. RUSYA’NIN ÇİNİ KOMÜNİST YAPMASI 50 MİLYON KİŞİNİN HAYATINA MAL OLDU. BİZ BOĞAZ’I GEÇEMEDİK, İSLAM ÜLKELERİ, HATTA BÜTÜN DOĞULU MİLLETLER BATI’NIN GÜCÜNDEN ŞÜPHE ETMEYE BAŞLADILAR.HİNDİSTAN’I, PAKİSTAN’I, BAGLADEŞ’İ VE DİĞER İSLAM ÜLKELERİNİ ELİMİZDE TUTAMAZ HALE GELDİK. BUNLAR TOPHANELİ HAKKI’ NIN ESERİDİR.” demiştir.
Peki biz Nusret Mayın Gemisi hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz ve Tophaneli Deniz Yüzbaşı Hakkı’yı ne kadar tanımaktayız?
20’nci yüzyıl başında donanma gücü ve savaş gemilerinin öneminin anlaşılması üzerine OSMANLI DEVLETİ donanmasındaki eksikliklerini tamamlamak için modern gemiler satın almak yoluna gitmiştir. Nusret Mayın Gemisi bu amaçla 1910 yılında Almanya’ya sipariş edilmiş 4 Mart 1911’de Kiel’de denize indirilmiş,1912 yılında seyir için son hazırlıklarını tamamlayan gemi 1913 yılında Osmanlı Donanması’na katılarak hizmet vermeye başlamıştır.
1915 Çanakkale savaşlarına damgasını vuran, Türk ve Dünya tarihinin seyrini değiştiren Nusret Mayın Gemisinin asıl adı ‘Nusrat’ olup, ‘Yardım’ anlamına gelmektedir. Nusret Mayın Gemisi 7/8 Mart 1915’te döktüğü 26 mayınla Deniz Zaferi’nin kazanılmasında önemli rol oynamıştır. I. Dünya Savaşı boyunca Çanakkale’de kullanılan bu gemi 1918 Mondros Mütarekesi’nden sonra 8 yıl görev dışı bırakılmıştır.1926’da Gölcük Tersanesi’nde onarılan ve 1955’e kadar Türk Donanması’na hizmet veren gemi 1962’de sivil bahriyeye satılmıştır. Zamanla birçok aksamı değiştirilen gemi, bir süre de kuru yük germisi olarak kullanılmış, 1990 yılında batmıştır. 1999 yılında battığı yerden çıkarılan gemi Mersin limanına çekilmiştir.
2011yılında Gölcük Tersanesi Komutanlığı’nda inşa edilen Nusret Mayın Gemisi’nin bire bir ölçülerindeki örneği halihazırda Çanakkale Deniz Müzesi Komutanlığı’nda sergilenmektedir.
1876 yılında İstanbul’un Tophane Semti’nde doğan Yüzbaşı Hakkı bey, 1897’de teğmen rütbesiyle Deniz Harp Okulu’ndan mezun olmuştur. Mansure Korveti’nde mühendislik eğitimini tamamlayarak donanmanın muhtelif gemilerinde seyir subaylığı ve II. Süvari görevleri sonrasında, sırasıyla Fethiye Kalyonu, Necm-i Fetan, Ordu Gambotları ile devamında 29 Ekim 1914’te Nusret Mayın Gemisi’ne süvari olarak atanmıştır.
Yüzbaşı Tophaneli Hakkı bey, Nusret mayın gemisi komutanı olarak, komutanlarından aldığı emirle, gemideki tüm mayınları mükemmel bir planlama çerçevesinde Anadolu yakasındaki Erenköy önlerinde bulunan Karanlık Liman’da sahile paralel dökerek İtilaf Donanması’nın boğazdan geçmesini engellemiştir. Bu görevden iki gün önce kalp krizi geçiren Yüzbaşı Hakkı mayınların döşenmesinden sonra, Nusret’in düşman projektörlerine yakalanarak başarısızlığa uğrayacağı endişesiyle geçirdiği ikinci bir krizle hayatını kaybetmiştir.
Çanakkale savaşlarında kazandığımız zaferler, Dünya güç dengelerini değiştirmiş, 600 yıllık bir imparatorluğun küllerinden bağımsız bir Cumhuriyet kurulmasına neden olduğu gibi dünyada pek çok ulusa da örnek olmuştur.
Bu zaferlerin şan ve şerefi vatanımızın her karış toprağını kanlarıyla yoğuran Mehmetçiklerimiz ve onların komutanlarına aittir.
Bu dünyadan göçerek ebediyete intikal eden tüm şehit ve gazilerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, onları rahmet ve minnetle anıyoruz.
Mekanları cennet olsun.
BeğenDaha fazla ifade göster
Yorum Yap

18 Mart 2018 Pazar

İŞTE MERHUM SAKIP SABANCI’NIN GİRİŞİMCİLERE VE İŞ İNSANLARINA 48 ÖĞÜDÜ


İŞTE MERHUM SAKIP SABANCI’NIN GİRİŞİMCİLERE VE İŞ İNSANLARINA 48 ÖĞÜDÜ;

1. Nasıl bir “Güç” arıyorsunuz? Onu Bilin. Güce sahip olduktan sonra ise onu iyi kullanın.
2. Başkasından, özellikle politikacıdan medet, ummayın.
3. Birlik ve beraberlik arayışını her işte ve her fırsatta sürdürün.
4. Karşınızdakilerin “İnsan” olduğunu hiçbir zaman unutmayın!
5. İnsanların birer “Makina” olmadıklarını bilin.
6. Terfi, ödüllendirme ve cezalandırma; başarıya yol açar.
7. Adil olun. Her işte, her konuda, her fırsatta ve herkese karşı adil olun.
8. “Vicdan huzuru” başarılı olabilmenin temel şartıdır.
9. Ayaklarınız her zaman yere bassın. Hiçbir zaman havalarda dolaşmayın. Kendinizi kimseden üstün görmeyin.
10. Hiçbir işin “Kıyısından Köşesinden Tutmayın”. Yapacağınız iş her ne ise, küçümsemeden ona sahip çıkın.
11. Hayata uyun, uyum sağlayın.
12. İyilikleri unutmayın ve karşılıksız bırakmayın.
13. Aç gözlü olmayın. “Allah'ıma Şükür” demesini bilin.
14. Şans, kader ve kısmet; yararlanmasını bilenler için vardır.
15. Hiç ölmeyecek gibi çalışın. Yarın ölecekmiş gibi hazırlıklı olun.
16. Dünyanın sizin etrafınızda kurulduğunu sanmayın.
17. Dostluğa ve arkadaşlığa önem verin.
18. Güler yüzlü ve tatlı dilli olun.
19. Hedefiniz nedir? Onu bilin. Dağılmayın. Lüzumsuz şeylerle uğraşmayın.
20. Sağlıklı olun. Sağlık herşeyin başıdır.
21. Düzenli bir yaşamınız olsun.
22. Manevi dünyanız zengin olsun. Sonra maddi zenginlik gelir.
23. Bilgili olun.
24. Gözünüzü açın.
25. Risk almayı bilin. Cesur olun.
26. Güvenilir insan olun.
27. Hangi işi yapacaksanız, o işi en iyi bilenler ile işbirliği yapın.
28. Yaptığınız iş farklı olsun.
29. Müesseseleşin.
30. İşinizi sevin. İşinize sahip çıkın.
31. Tasarrufa önem verin. Tasarruf yatırım demektir.
32. Borç para vermekte, kefil olmakta dikkatli davranın.
33. “İyiyi” yüreklendirin, alkış verin. “Kötüyü” ise ayıplayın, ceza verin.
34. Allah herkese “Bölüşmeyi” nasib etmez. “Bölüşmek” ve “Paylaşmak” kutsal ve keyifli bir iştir. Bölüşmesini bilin. Paylaşmasını becerin.
35. Kim akıllı üretir ise onun yanında olun. Kim akılsız tüketir ise ondan uzak durun.
36. Her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini bileceksiniz.
37. Karınıza ve çocuklarınıza vakit ayırın. Ne kadar yoğun proğramınız olursa olsun, karınıza ve çocuklarınıza zaman ayırmalısınız. Bu bir zorunluluk değil bir zevktir.
38. Adınızı temiz tutmaya özen gösterin. Başarı bir bütündür. İsminizi temiz tutun ki, başarı isminizi taçlandırsın.
39. İşbirliği yapacağınız insanları, birlikte çalışacağınız kişileri ve ortaklarınızı seçerken dikkatli olun. Arkadaşlıklarınızı ve dostluklarınızı iyi kurun.
40. Çıkar uğruna, menfaat bekleyişi içinde, belli kolaylıklardan veya imkanlardan yararlanmak hesabıyla, uygunsuz kişi veya guruplarla ilişkiye girmeyin.
41. Kişisel çıkar uğruna, geçici kazanç için kimseyi satmayın.
42. Fikirlerinizden ve değer yargılarınızdan fedakarlık etmeyin. Etmeyin ki önce aileniz ve yanınızda çalışanlar, sonra iş yaptıklarınız ve çevreniz size güvensin.
43. Şeyh uçmaz. Onu müridleri uçurur. Başarıyı yakalamak, başarıyı sürdürmek, başarıyı ileriye götürmek isteyenler ayaklarını yerden kesmemeye, uçmamaya özen gösterirler. Çünkü uçan hiçbir şey havada kalmaz.
44. Hırçın olmayın, hem kendinize hem de başkalarına huzur verin. Hırçınlıklarınızı yenmeye çalışın.
45. Dost olun, arkadaş olun. Dostunuz olsun, arkadaşınız olsun. İnsan sevdikçe ve sevildikçe mutlu olur.
46. Yaşamadan ölmeyin. Yaşayarak ölün. Ölümden söz etmek kötü birşey ama, ölüm mukadder son. Her faninin kaderinde var İnsan bu dünyaya bir defa geliyor.
47. İnsan ölürken yaptıklarına değil, yapamadıklarına pişman olurmuş. Son nefesinizde yapamadığınıza üzüleceğiniz şeyleri, iş işten geçmeden yapmaya çalışın.
48. Eşinizi iyi seçin. Eşini iyi seçemeyen, işini de iyi seçemez.
Merhum Sakıp Sabancı'ya bu vesile ile Allah'tan rahmet diliyor, altın değerinde öğütler içeren bu yazımızı girişimcilerimiz ve iş insanlarımız başta olmak üzere tüm takipcilerimizin ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

15 Mart 2018 Perşembe

İSTANBUL’UN İSİMLERİ

İSTANBUL’UN İSİMLERİ
Dünya şehirleri bir gün bir araya gelirler. Herkes toplantıda kendisini tanıtır. Kendi sırası gelen İstanbul bütün isimlerini aklında tutamadığından listesini çıkarıp milattan önce 600 yılından beri kendisine verilen isimleri okumaya başlar. Evliya Çelebi'ye göre İstanbul’un tam yirmi üç ismi mevcuttur. Bu yirmi üç ismin yanında istanbul’a izafe edilen başka isimlerde vardır. Aşağıda tarihsel süreç içinde istanbul için kullanılan otuzüç isim alfabetik olarak sıralanmıştır.
1-ALMA ROMA
2-ANTONİNYA
3-ASİSTANE-İ ALİYYE
4-BİZANSTİUM
5-BİZANTİYA
6-ÇARGRAD
7-DARÜL-HİLAFETU’L ALİYYE
8-DARÜS SALTANAT-I ALİYYE
9-DERALİYYE
10-DERGAH-I MUALLA
11-DERSAADET
12-EL-MAHSURA
13-ESDAMBOL
14-ESKOMBOLİ
15-İSLAMBOL
16-İSTANBUL
17-İSTİNPOLİN
18-KALİPOLİS
19-KOSTANTİNGRİD
20- KOSTANTİNİYE
21-KOSTANTİNOPOLİS
22-KUSTANTİNA EL-UZMA
23-MAHRUSA-İ KOSTANTİNİYYE
24-MAHRUSA-İ SALTANAT
25-MEGALİ POLİS
26-MİKLAGARD
27-NOVA ROMA
28-PAYİTAHT-I SALTANAT
29-STAMBUL
30-STİMBOL
31-SÜDDE-İ SAADET
32-VİZANT
33-VİZANTİON

11 Mart 2018 Pazar

12 MART İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULU VE MEHMET AKİF ERSOY’U AN MA GÜNÜDÜR


12 MART İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULU VE MEHMET AKİF ERSOY’U AN MA GÜNÜDÜR

Tam bağımsızlığa inanmış bir vatan şairi olan Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşı, bu toprakların ruhunu, bu milletin özünü yansıtması bakımından sadece bir şiir değil, aynı zamanda bu topraklar ve bu topraklarda dün, bugün  ve gelecekte yaşayacaklar için  bir milli mutabakat metnidir.

İstiklal Marşı’nın anlamına vakıf olabilmek için öncelikle Ersoy’u çok iyi anlamak gerekir. Mehmet Akif Ersoy’un ülkenin istiklali için verilen büyük direnişe gönüllü yer almış, milli mücadele ruhunun canlı tutulmasına destek vermiş ve İstiklal marşını  bedelsiz olarak yazarak millete ve bu topraklara armağan etmiştir.
Milli marşımız tamamında  milletimize hem gurur, hem umut, hem de güven vermektedir. Bize nereden gelip nereye gittiğimizi, asla unutmamamız gereken değerleri anlatmaktadır. İnanıyorum ki, istiklal mücadelesi ruhunu muhafaza ettiğimiz sürece, millet olarak karşılaştığımız her tür zorluğu, içerden ve dışarıdan gelecek badireleri atlatacak, istikbal mücadelemizi de başarıyla sürdüreceğiz.

Milletimiz tarihte hiçbir zaman zulme boyun eğmedi, topraklarına ve varlığına kastedenlere her ortamda gerekli dersi vererek vatanına, bağımsızlığına ve hürriyetine canı ve kanı pahasına sahip çıktı. İstiklal Savaşı’nda da Gazi Mustafa Kemal önderliğinde kenetlenerek bir var olma mücadelesi veren milletimiz, hür ve müstakil yaşama kararlılığını tüm dünyaya kabul ettirdi. Bugünde  dün olduğu gibi hiçbir tehdide boyun eğmeyen milletimiz kendi bağrından çıkan kahraman silahlı kuvvetleri ile terör unsurlarını temizlemek için sınırlarımız içinde ve dışında mücadelesini sürdürmektedir. Allah yardımcıları olsun. Allah onlardan razı olsun. Milletimizin kahraman askerlerine desteği tamdır. Amacımız birlik ve beraberlik duygusu ile geleceğe emin adımlarla yürümek ve gelecek nesillere daha güçlü ve daha müreffeh bir ülke bırakmaktır.
İstiklal Marşı’nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’nde  değerli vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy olmak üzere, vatanı ve milleti  için canını veren, kanını toprağa döken tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yad ediyorum. Mekanları Cennet olsun…AMİN.

7 Mart 2018 Çarşamba

TESETTÜR


TESETTÜR

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Ahzâb, 59)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Cehennemliklerden henüz görmediğim (daha sonra ortaya çıkacak) iki grup vardır: Bunlardan biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluktur. Diğeri, giyinmiş oldukları hâlde çıplak görünen, başkalarını da kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremezler. Hattâ, onun çok uzak mesâfeden hissedilen kokusunu dahî alamazlar.” (Müslim, Cennet, 52)
Yine âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…” (Nûr, 31)
Sa­fiy­ye bin­ti Şey­be şöy­le an­la­tır:
“Biz Âişe (ranhâ) ile bir­lik­te idik. Hz Âişe de­di ki:
«Nûr Sûresiʼndeki “Ka­dın­lar başör­tü­le­ri­ni ya­ka­la­rı­nın üs­tü­ne tak­sın­lar…” âyeti inin­ce, Ensârʼın er­kek­le­ri bu âyetleri oku­ya­rak evlerine dön­dü­ler. Bu er­kek­ler eş­le­ri­ne, kız, kız kar­deş ve hı­sım­la­rı­na bun­la­rı oku­du­lar. Bu ka­dın­lar­dan her bi­ri elbise ku­maş­la­rın­dan, Al­lâh’ın kitabını tas­dik ve ona îman ede­rek başör­tü­sü ha­zır­la­dı­lar. Er­te­si sa­bah, Hz. Pey­gam­ber’in arka­sın­da başör­tü­le­riy­le sa­bah na­ma­zı­na dur­du­lar.” (Buhârî, Tefsîru Sûre, 24/12; Ebû Dâvûd, Libâs, 29; Ah­med bin Han­bel, VI, 188)
Abdullah bin Mes’ûd, Mekke’ye ticaret için geldiğinde, Allah Rasûlü (sav)’i Hz. Hatîce ve Hz. Ali ile birlikte Kâbe’yi tavâf ederken gördüğünü ve bu esnâda Hz. Hatîce’nin tesettüre çok dikkat ettiğini söylemektedir. (Zehebî, Siyer, I, 463)
Burada bilhassa işâret edilmesi gereken nokta şudur: Kadın ve erkek nefisleri arasında yaratılış itibâriyle fark vardır. Bu da, kadın ve erkeğe âit vazife ve hu­sûsiyetlerin Cenâb-ı Hak tarafından farklı şekilde tâyin ve takdir edilmesinden doğmuştur. Bunun için tesettürün, kadına âit şekli ile erkeğe âit şekli farklılık arz eder. Zira kadın, yaratılış bakımından, erkeğe göre câzibelidir. Tesettürden uzaklaşarak kendisini topluma bir nevî deşifre ettiğinde, nezâket ve zarâfeti zedelenir. Annelik vasfı ve nesli koruma husûsiyeti zarar görür.
Bu bakımdan kadının câzibesi, tesettür emri ile yalnız kocasına tahsis edilmiştir. Çünkü kadın ve erkek arasında neslin devamı için birbirlerine karşı değişmez bir fıtrî te­mâyül mevcuttur. Tesettür emrine riâyet edilmediği takdirde bu meyil, insanı, ilâhî hudutları çiğnemek gibi felâketlere dûçâr eder. Bu ise toplumda ahlâkî çöküntüye sebep olur.
Pakistan’ın mânevî mimarı Muhammed İkbâl, İslâm toplumunda müslüman hanımın mevkiini şu edebî ifâdelerle beyân etmektedir:
“Ey örtüsü, namusumuzun perdesi olan müslüman kadını! Senin yüzündeki nûr, îman kandilimizin sermâyesidir. Yaratılışındaki safvet; Hak’tan bize rahmettir; dînimizin kuvveti, ümmetimizin varlık esasıdır.
Evlâdımız sütten kesilir kesilmez, ona kelime-i tevhîdi ilk öğreten sensin. Senin muhabbetin, bizim hâlimizi, fikrimizi, sözümüzü, işimizi tanzim eder.
Ey dînî nîmetlerin kendisine emânet edildiği İslâm kadını!..
Toplum fidanının âb-ı hayâtı sensin. Ümmetin emânetini koruyan muhafız sensin. Fıtratındaki ulvî hasletleri aklınla keşfet! Hazret-i Fâtıma, senin için bir numûnedir; ondan gözünü ve gönlünü ayırma! Tâ ki, senin dalın da bir Hüseyin meyvesi versin; gülistan, eski mevsimi getirsin.”