22 Şubat 2018 Perşembe

KUL DEĞİL RABB NE DERSE O OLUR

KUL DEĞİL RABB NE DERSE O OLUR
Recep Tayyip Erdoğan için;

1-Siyasi hayatı sona erdi , muhtar bile olamaz dediler- Dünya lideri oldu.
2-Başbakan olamaz dediler-Türkiye Cumhuriyetinin en başarılı başbakanı oldu.
3-Diploması yok Cumhurbaşkanı olamaz dediler-Türkiye’de ilklerin Cumhurbaşkanı oldu.
4-Statükoya, darbe ve darbecilere karşı gelemez dediler- Ülkede statükoyu, darbe ve darbecileri tarih sahnesinden sildi.
5-Seçim kazanır iktidar olur ama muktedir olamaz dediler-Parti si ile birlikte girdiği hiçbir seçimi kaybetmedi, hem iktidar oldu, hem de muktedir oldu.
6- Güçlü ve büyük ülkelere karşı çıkamaz, diz çöktürürler, boyun eğdirirler dediler- O ‘’One minute’’ ve ‘’dünya beşten büyüktür.’’ diye haykırdı. 
7-Cemaat’e , teröre ve terör örgütlerine yenilir dediler- Onları yerle yeksan etti.
8-Hırsız dediler, yolsuz dediler, kendisi ve ailesine her türlü iftirayı attılar- O ülkeyi her sahada üçe katladı.
9-Ülkeyi satar, böler, parçalar dediler- O ülkeyi bulunduğu coğrafyada, bölgede ve dünya da sözü sayılır, güçlü ve gücü her geçen gün artar hale getirdi.
10-Ülkenin,milletin ve ümmetin itibarini, geleceğini  perişan etti dediler- O koyduğu hedeflerle ülkenin, milletin, mazlumların ve ümmetin bugünün ve yarınının umudu oldu.


ERKEK HANIMINA NASIL DAVRANMALI

ERKEK HANIMINA NASIL DAVRANMALI
Birgün Efendimiz (a.s.m) sahabe-i Kirama buyurdu ki:
- Hayırlı aile reisi olununuz!
Dediler ki:
- Ya Rasulallah, hayırlı aile reisi olmak nasıl olur?
Şu cevabı verdi:
- Siz eve gelince hanım seviniyor, çocuklar koşarak sizi karşılıyorsa hayırlı aile reisisiniz. Şayet siz kapıdan girerken hanımın sinirleri geriliyor, çocuklar da köşe bucak kaçıyor, sizden uzaklaşma ihtiyacı duyuyorsa, bilin ki siz hayırlı aile reisi olamamışsınız.
Fatıma (ra) validemize hayırlı aileye ait şöyle kısa bir soru sorarlar; derler ki:
- Hayırlı hanım nasıl olur?
Şöyle tarif eder hayırlı hanımı Fatıma validemiz:
- Hayırlı hanım, beyini üzmeyen, hayaliyle de olsa haramlarda gezmeyendir!
Aynı soruyu Hazret-i Ali Efendimize de sorarlar:
- Hayırlı bey nasıl olur?
O da aldığı aynı terbiyenin gereği olarak tarif eder hayırlı beyi; der ki:
- Hayırlı bey de, hanımını üzmeyen, hayaliyle de olsa haramlarda gezmeyendir!
Evet fiili haramı bırak, hayali haramdan bile böylesine kaçınan muhterem aileler, hayırlı hanımla hayırlı beyi işte böyle tarif ediyorlar.
- Eşini üzmeyen, hayaliyle de olsa haramlarda gezmeyen!
.1. “Güzel huylu” olmalı bir erkek hanımına.
Şefkat ve muhabbetle davranmalı hep ona.
2. Ev içinde, dâimâ “Güler yüzlü” olmalı.
Ona karşı yumuşak ve nâzik davranmalı.
3. Önce selâm vermeli, girince eve erkek.
Hatırını sormalı, hem (Nasılsın?) diyerek.
4. Neş’esiz, üzüntülü görürse onu eğer,
Tesellî eylemeli söyleyip güzel şeyler.
5. Onu “Çok sevdiğini” bildirmeli kendine.
İştirak etmelidir sevincine, derdine.
6. Ağır ve zor işleri, meselâ çarşı pazar,
İşlerini, hanıma yaptırmamalı zinhâr.
7. Kolaylık göstermeli ona ev işlerinde.
Ve yardım etmelidir, çocuk terbiyesinde.
8. Yemede, giyinmede, imkânı varsa şâyet,
İyisini almaya etmeli sa’y-ü gayret.
9. Onu, hiç bir sûrette aslâ dövmemelidir.
Dövmek değil, “Sert” bile, hiç söylememelidir.
10. Resûlullah buyurdu: (Eşini dövse bir zât,
Bilsin ki, dâvâcısı mahşerde benim bizzât.)
11. Onun huysuzluğuna sabırlı olmalıdır.
Bir günden daha fazla dargın durmamalıdır.
12. Ahlâkında, huyunda değişiklik görünce,
Kabâhati, kendinde aramalı ilk önce.
13. Görmezlikten gelmeli, bâzı kusûrlarını.
Gizlemeli herkesten, ayıp ve sırlarını.
14. Ona, yanında iken ve yanında olmadan,
“Hayır duâ” etmeli, kaçmalı “Bedduâ” dan.
15. Çünkü o, gece gündüz beyi için çalışır.
Ve onun en vefâlı “Hayat arkadaşı” dır.
16. Onun, kat’î sûrette kırmamalı kalbini.
Zîrâ o, beyi için adamıştır kendini.
17. Bâzı erkek vardır ki, nâziktir ona buna.
Lâkin “Arslan” kesilir evinde hanımına.
18. Önemsiz bir şeyleri bahâne eyliyerek,
İncitir hanımını, hakâretler ederek.
19. Şunu bilmelidir ki, “Kalp kırma” nın günâhı,
Sanki yıkmak gibidir, kazmayla Beytullah’ı.
20. Hattâ en büyük günah, “Küfür” den sonra gelen,
Mü’mini incitmektir, şu veyâ bu sebepten.
21. “Îmân” dan sonra ise, en kıymetli ibâdet,
Bir mü’minin kalbini sevindirmektir elbet.
22. Yine bilmelidir ki, hanım “Esir” değildir.
Rabbin bir emâneti, bir “Cennet nîmeti” dir.
23. Bu yüzden, hanımını üzmemeli bir erkek.
Ve ona güvenmeli, çok muhabbet ederek.
24. Öyle olmalıdır ki hanımıyla gerçekten,
Bilsin ki: “Beyim beni, çok seviyor herkesten”

BİR KRİZİN KISA ANATOMİSİ

BİR KRİZİN KISA ANATOMİSİ
Günümüz iktidarını eleştirenlere, bu olayları yaşayanlara, yaşı müsait olmayıp yaşayamayanlara ve konu ile herhangi bilgi sahibi olmayanlara sadece hatırlatma babında….
Bugün 21 şubat günü ve gecesi başlayan ekonomik krizin 14 ‘üncü sene-i devriyesidir.
Türkiye ekonomisinin yaşadığı en büyük krizlerden biri olan Şubat 2001 Krizi, birinci kısmı Kasım 1999 ‘da yaşanan krizinin devamıdır. İlginç olan ise krizin başlangıcıdır. Kriz 19 Şubat 2001 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer’in Dönemin başbakanı merhum Bülent Ecevit’e Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sırasında anayasa kitap kitapçığı fırlatması ve bunun başbakan tarafından mızıkçı bir çocuk gibi bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklamasıyla başlamıştır. Bu başlangıç bir kaosa dönüşmüş ve tüm ülkeyi etkilemiştir.
Hala daha etkileri devam etmekte olan bu krizde neler yaşanmış kısa başlıklarla görelim.
-Türkiye ekonomisi krizin yaşandığı 2001 yılını % -6 büyüme ile kapatmıştır.
-Eflasyon % 70 olarak geçekleşmiştir.
-İş çevrelerinde büyük kayıplar yaşanmış, binlerce esnaf ,iş adamı iflas etmiş veya işyerlerini kapatmıştır. ( Not:Şirketlerin % 8’ i, işyerlerinin ise % 23’ü kapanmıştır.)
-Yüzbinlerce insan işini kaybetmiş ve işsiz kalmıştır.(Not-1: Kriz öncesi 2000 yılında nüfusumuz 68 milyon iken işsiz sayısı 1,450.000 kişi iken, krizden sonra işsiz sayısı 2001 yılı sonunda 1,900,000 kişiye 2002 yılı sonunda ise 2,400,000 kişiye ulaşmıştır. Not-2: 2014 yılı sonu itibariyle nüfusumuz yaklaşık 78 milyon olup işsiz sayısı 3.000.000 kişidir.)
- 22 banka batmıştır.Otoritelerce 2001 krizinde ve sonrasında batan bankaların devlete (Kamu bankaları hariç) 60 milyar dolara mal olduğunu hesaplamışlardır. (Not: TMSF bu paranın şimdiye kadar yaklaşık 20 milyar dolarını tahsil etmiş, 40 milyar dolar hala kayıp durumdadır.)
¬-Gecelik faiz oranı % 7.500’lere kadar çıkmıştır.
-Yapılan devalüasyonla TL bir gecede % 40 değer kaybetmiştir.
-Türkiye’de yaşayan halk bir gecede %60 fakirleşirken, krizin galipleri olan faiz ve döviz baroları aynı oranda zenginleşmiştir.
-Devlet tahvil ve bonolarının bileşik faizi %100’ün üzerine çıkmıştır.
-Cari açık 2001 yılında planlananın 3 katına çıkmıştır.
-Bankaların açık pozisyonları 2001 yılında planlananın 10 katına ulaşmıştır.
-Amerikan dolarının o dönemdeki kuru bir gecede (19 şubatı 20 şubata bağlayan gece) 684,000.-TL’den 960,000.-TL’ ye çıkmıştır. (Not: rakamlar paradan altı sıfır atılmadan önceki rakamlardır.)
-T.C. Merkez bankası 20-21 şubat’ta bankalara kur 960,000.-TL olmasına rağmen 684,000.-TL’ den yaklaşık 5 milyar dolar satmıştır. (Not-1: bugün faiz ve döviz lobisinin yanında duran bankamız o günde aynı güçlerin yanındaydı. Not-2: Merkez bankasınca satılan dövizin yaklaşık 3,5 milyar dolarlık kısmını yabancı ortaklı bankalar satın almıştır.)
-Türkiye Cumhuriyeti ileri sürülen tüm şartları kabul ederek IMF ile stand-by anlaşması yapmak zorunda kaldı. (Not-1: Türkiye IMF ile toplam 19 kez anlaşma imzlayarak bu alandaki dünya rekorunun da sahibidir. Not-2: Bu anlaşmaların hiç biri Türkiye ekonomisi için çare olamamıştır.)
-Yurtdışından İthal Kemal Derviş İMF’deki görevinden ayrılarak 3/Mart/2001 tarihinde Başbakan Bülent Ecevit tarafından Ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak atanmış ve IMF ile görüşmeler başta olmak üzere Türkiye ekonomisinin bütün dizginlerini ele almıştır.
- Borsa endeksi bir günde %20 değer kaybetmiştir.
-Türkiye’ye gelen yabancı fonların büyük bir kısmı ülkemizden ayrılmıştır.
-Döviz kredisi kullanan vatandaşlarımız yıllarca sürecek dövizzadeler sedromu yaşamıştır.
-Çek, senet,kredi kartı, kredi ödemeleri tarihin en kötü dönemini yaşamıştır.
-Kardeşin kardeşe bile borç vermede imtina ettiği bir dönem başlamıştır.
.....................................
Ve
-Olayların sosyal boyutunda intihar, boşanmalar, yaşadığı şehri-ülkeyi terketmeler v.s. gibi travmalar meydana getirmiştir.
Allah bu ülkeye böyle şeyler bir daha yaşatmasın…AMİN
UNUTMA…UNUTTURMA

7 Şubat 2018 Çarşamba

AFRİN OPERASYONUNDA TÜRKİYE YERDEN GÖĞE KADAR HAKLIDIR.

AFRİN OPERASYONUNDA TÜRKİYE YERDEN GÖĞE KADAR HAKLIDIR.

2000 yılların başına kadar dağlarda olan ve büyük kayıplar veren ve bitme  noktasına gelen PKK  silahla bir yere varılamayacağı anlamıştı. Bu dönemde Türk devleti de tamamen iyi niyetle şefkat yanını  göstererek ‘eve dönüş’ yasası ‘’çözüm süreci ile örgüt mensuplarını topluma kazandırmak, ülkede barış ve huzurun tesisi için koca koca adımlar atmıştı. Ülke ve millet üzerinde oyun oynayan iç ve dış güçler bu hamleleri de boşa çıkarmış  terör örgütünü  yeniden yapılandırılarak / güçlendirerek  doğu ve güney doğu da ‘’şehir yapılanması’’ ile ortaya çıkartmıştır. Devlet bu kez tam tersine sert yönünü ortaya koyarak, yaptığı operasyonlarla örgütü yeniden bitirme noktasına getirmiştir.
Ülke içinde 40 yıla yakın süreçte istenilen neticeyi almayı başaramayan iç ve dış güçler, bir kere de şanslarını sınır ötesinde denemeye karar vermişlerdir. Başta sözde stratejik ortağımız ABD, İsrail, İngiltere, Fransa, Almanya  ve diğerleri sınır ötesinde verdiği destek ve silahlar ile bu eli kanlı, bebek katili örgüte, PYD, YPG, DEAŞ gibi örgütleri de katarak yeniden, daha büyük ve daha güçlü bir yapılanma oluşturuldu. Bu yapılanma  bu kez öyle bir güce ulaştırıldı ki neredeyse küçük bir ordu kadar silah ve elemana sahip oldu. Sayının 30 binlere vardığı tahmin edilmektedir.
 
Bu gücün oluşmasını sağlayan başta ABD olmak üzere diğerleri, önceleri bu tür faaliyetleri gizli bir şekilde organize eder ve piyonları sahneye sürerlerdi. Muhataplarda yapılanları sineye çekerlerdi. Bu defa apaçık bir şekilde yapılan faaliyetin vahametini anlayan Türkiye ileride katlanacağı faturanın ne kadar büyük olacağını tahmin ettiğinden bütün riskleri göz önüne alarak operasyonu başlatmış ve dünya kamuoyuna haklı gerekçelerini ortaya koyarak, karşı koyan kim olursa olsun tanımayacağını deklare etmiştir. Bu cumhuriyet tarihinde askeri anlamda şimdiye kadar atılmış en büyük ve cüretkar adımdır. Aksi halde oluşturulan güç kendi halinde bırakılmış olsaydı, tasmalarını elinde tutanların ülke millet için neler yapacaklarını, nerede duracaklarını kestirmek mümkün değildi. Bu nedenle yılanın başını küçükken ezmek şart olmuştu. Buda  yapılan operasyonun yerden göğe kadar haklı bir operasyon olduğunun en sağlam kanıtıdır.

 Ülke ve millet olarak haklı bir harekatın içindeyiz. Bu harekatı; haksız gösterecek, devletimizi ve silahlı kuvvetlerimizi suçlayacak, hadsız ve haksız isnatlarda bulunanlar olacaktır. Daha da vahimi   teröristlere sahip çıkanlar da olacaktır. Bunları yapanlar ülke içinde ise kesinlikle vatan ve millet  hainidir. Bedelleri mutlaka hukuk çerçevesinde ödetilmelidir.. Dışardakiler ise üstlendikleri misyonun gereğini yaptıkları için devletimiz bunlara uluslararası teamüller gereği yapması gerekenleri yapacaktır.
 
Bu harekat bir partinin, bir liderin, bir kesimin harekatı değildir. Kısaca harekat bir partiye, bir lidere ve bir kesime asla indirgenmemelidir.  Bu şekilde düşünenleri var olduğu ülkemizde, böyle düşünenler bilmelidir ki; hepimiz aynı gemideyiz, bu gemiye gelecek herhangi bir zarardan hepimiz etkileniriz ve zarar görürüz. Onun için yapılan harekat top yekün Türk devleti, milleti ve TSK’nin harekatı olarak görülmeli ve desteklenmelidir. Vesselam.