13 Ocak 2017 Cuma

HALKI KÜÇÜMSEMEK, TEPEDEN BAKAN ANLAYIŞ

HALKI KÜÇÜMSEMEK, TEPEDEN BAKAN ANLAYIŞ
‘’Millet ne biliyor ki, neye göre tercih yapacak?’’
Televizyonlardaki tartışma programlarında, gazetelerdeki köşe yazılarında, sosyal medya da ve başka ortamlarda adına ilim adamı, Akademisyen, hukukçu, siyasetçi ,gazeteci, yazar, çizer v.s. , kısaca ‘’ aydınlarımız ’’ Anayasa değişikliği ile ilgili olarak günlerdir tartışıyorlar. Savundukları ideolojileri, siyası düşünceleri, sahip oldukları dünya görüşleri, ananeleri, görenekleri, gelenekleri, anlayışları, eğitimleri , eğilimleri ile haliyle farklı düşünüyorlar ve farklı sonuçlara ulaşıyorlar. Hatta aynı madde üzerine ikiden fazla farklı neticeye ulaştıkları bile söz konusu olabiliyor.
Ülkenin, bilge sınıfını oluşturan bu ‘’Okumuş Çocuklar’’ bu durumda iken, birileri de kalkıp ‘’Halk ne biliyor ki, neye göre tercih yapacak?’’ diye, halkı küçümseyici, tepeden bakıcı bir anlayış içine giriyor… bende onlara diyorum ki!
1-Sizler ne biliyorsunuz ki ve neye göre tercih yapacaksınız?... siz de halkın genelinin bildiği kadar biliyorsunuz. Ya da ilgi ve bilgi alanınız içinde ise tercihinizi ona göre yapacaksınız.
2-Belki bir veya birden çok seçim de veya referandumda oy kullanmışlığınız vardır… Peki oy kullandığın seçimlerde, tercihini yaparken, muhtar adayını, belediye başkan adayını, belediye meclis üyelerini, bölgende veya ilindeki millet vekili adaylarını ne kadar tanıyordun?... Oy kullandığın referandumun içeriği ile ilgili ne kadar bilgiye sahiptin?... Çok az, ya da hiç!... O halde tercihini neye göre yapmıştın?...Tabii ki Savunduğun ideoloji, siyası düşünce, sahip olduğun dünya görüşü, ananelerin, göreneklerin, geleneklerin, anlayışın, eğitimin , eğilimine göre…
O halde ‘’Halk ne biliyor ki, neye göre tercih yapacak? Sorusunun cevabı şudur. Tabiiki Savunduğu ideoloji, siyası düşünce, sahip olduğu dünya görüşü, ananeleri, görenekleri, gelenekleri, anlayışı, eğitimi , eğilimine göre …
İnşaallah şu anda TBMM’ nde görüşülen Anayasa Değişiklik Paketi, bütün engellere rağmen halkın önüne gelecek, ülke genelinde kullanılacak milyonlarca oy, aynı potada birleşecek ülke ve millet için en hayırlı sonuçlara neden olacaktır.
Vesselam.

9 Ocak 2017 Pazartesi

HAYAT YAŞAMAYA DEĞER


HAYAT YAŞAMAYA DEĞER

Hitli  iş adamı, yatırımcı, yardımsever ve Tata Sons’un başkanı Ratan Naval Tata’nın  Londra’da yaptığı konuşmadan önemli satırlar;
1-Çocuklarınızı zengin olmaları için eğitmeyin…Onları mutlu olmaları için eğitin. Böylece yetişkin olduklarında eşyaların fiyatını değil, değerini bilirler.
2-Yiyeceklerinizi ilaçlarınız gibi yiyin… Aksi durumda yiyecek olarak ilaçları yemek zorunda kalırsınız.
3-Sizi seven hiçbir zaman terk etmeyecektir. Çünkü bırakmak için 100 sebep de olsa, tutmak için bir sebep bulacaktır.
4-İnsanoğlu olmakla insan olmak arasında pek çok fark vardır. Çok azı bunu anlar.
5-Doğduğunuzda sevilirsiniz. Öldüğünüzde sevileceksiniz. Arasını siz başarmalısınız…!
6-Hızlı yürümek istiyorsanız yalnız yürüyün…! Uzun yürümek istiyorsanız beraber yürüyün…!!
7-Dünyadaki altı en iyi doktor:
a-Güneş ışığı
b-Dinlenme
c-Egzesiz
d-Kendine güvenme
e-Arkadaşlar
Bunları hayatın her aşamasında devam ettirin ve sağlıklı hayatın keyfini sürün.
8-Aya bakarsanız… Tanrının güzelliğini görürsünüz… Güneşe bakarsanız… Tanrının gücünü görürsünüz… ve… Aynaya bakarsanız…Tanrının en iyi yarattığını görürsünüz… Bu yüzden kendinize inanın…
9-Bizler turistiz… Tanrı bizim bütün yol rezervasyonlarımızı… Varış yerlerimizi önceden belirlemiş… Bu yüzden O’na güvenin…Hayat denilen yolculuğun keyfini yaşayın…

Bunları sizin için önemli olan  bütün kişilere gönderin… Ben şimdi tüm dostlara gönderdim… 

   

7 Ocak 2017 Cumartesi

AHDE VEFA

AHDE VEFA

Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler.
Derler ki :
-“Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.”
Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek :
– Söyledikleri doğru mu? diye sorar ,
Suçlanan genç der ki :
– Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer;
– Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar:
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki :
– “Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor, hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı, atıma bir taş, attı atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret.”
Bu söz üzerine Hz Ömer:
– “Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin” dedi.
Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:
– “Efendim bir özrüm var” diyerek konuşmaya başlar; “Ben memleketinde zengin bir insanım, babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(c.c.)(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum” der.
Hz. Ömer dayanamaz der ki :
– “Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?!”
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
– “Bu zat benim yerime kalır.”… O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken
Cennet’le müjdelenen Amr İbn-i As’ dan başkası değildir. Hz.Ömer, Amr’a dönerek,
– “Ey Amr, delikanlıyı duydun” der.
O yüce sahabi:

– “Evet, ben kefilim” der ve genç adam serbest bırakılır.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr Ibn-i As’a verilecek idam cezası yerine, maktulün diyetini vermeyi teklif ederler; fakat gençler razı olmaz ve “babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz” derler.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir. Der ki :
“Bu kefil babam olsa farketmez cezayı infaz ederim.”
Hz Amr Ibn-i As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki :
– “Biz de sözümüzün arkasındayız.”
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.
Hz. Ömer gence dönerek der ki:
– Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı, neden geldin?”
Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insanı için pek de önemli olmayan):
– “AHDE VEFASIZLIK ETTİ” demeyesiniz diye geldim der.
Hz.Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibn-i As’a der ki:
– “Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun. Nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?”
Amr Ibn-i As (Allah(c.c.) kendisinden ebediyyen razı olsun), vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir,
– “Bu kadar insanın içerisinden beni seçti. “INSANLIK ÖLDÜ ” dedirtmemek için kabul ettim” der.
Sıra gençlere gelir, derler ki :
– “Biz bu davadan vazgeçiyoruz.”
Bu sözün üzerine Hz Ömer ra. :
-“Ne oldu, biraz evvel “babamızın kanı yerde kalmasın” diyordunuz ne oldu da vaz geçiyorsunuz?” der.
Gençlerin cevabı da dehşetlidir :
-“MERHAMETLİ İNSAN KALMADI” DEMEYESİNİZ DİYE …


1 Ocak 2017 Pazar

TERÖR BU YIL MESAİYE ERKEN BAŞLADI

TERÖR BU YIL MESAİYE ERKEN BAŞLADI

İnsanın; Polis, Asker, Korucu, Vatandaş, Kadın, Erkek, Çocuk, Yerli, Yabancı olması, mekanın orası, burası, şurası olması,  zamanın, gece, gündüz, yaz, kış, bahar, bayram, seyran, akşam, sabah, o saat, bu saat olması terörist, terör örgütleri ve onların iç ve dış iş birlikleri için hiç önemli değil. Onlar için önemli olan eylemin yapıldığı yerde, yapıldığı ülkede ve dünyada bıraktığı etki ve insanların birliğine, dirliğine  ve beraberliğine verdiği hasardır.

2017 yılı da ülkemizde maalesef bir terör olayı ile başladı. Güzide şehrimiz İstanbul’un Ortaköy semtinde Reina adlı mekanda meydana gelen; insan onuru, şerefi, ahlakı ile hiçbir şekilde bağdaşmayan saldırıda  aralarında Türk ve başka ülke vatandaşlarının da bulunduğu 39 kişi hayatını kaybederken 65 kişi de yaralandı.

Ölenler arasında Müslüman olanlara Allah’tan rahmet diliyorum. Aralarında başka  din ve inançlara mensup  olanların da toprağı bol olsun diyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum.

2017 yılının  daha ilk saatlerinde bu eylemi taşeronlarına / maşalarına / kuklacılarına yaptıran perde arkasındaki  küresel aktörler milletimize, ülkemize ’’ bu yıl da size huzur vermeyeceğiz.’’ diyorlar. Zaten, bulunduğumuz coğrafya da İslam Dini’ nin mensubu Müslümanlar olarak çok uzun bir süreden beri sükunet, refah ve huzur içinde olmadık da, kalmadık da. Bulunduğumuz coğrafyanın maddi ve manevi şartları da an için bunu mümkün kılmamaktadır. Bu durum ne zaman sona erecek ? sorusunun cevabı da bence şudur; Müslümanlar ne zaman sunni ayrılıkları en aza indirir ya da bitirir, birlik olur  ve Allah’ın ipine sarılırsa işte o zaman. Yapılacakların sorumluluğu biz Müslümanların, takdir ise Allah’ındır.

Bu eylem bir takım farklılar ile diğerlerinden ayrılıyor:

1-Zaman olarak seçilen dilim; özel  bir gün, yanı yılbaşı olması,

2-Toplumda farklı statüde olan bir mekan olması,

3-Mekanın  kapasite olarak büyük olması, uluslararası anlamda tanınması,

4-Mekanın yerli, yabancı ve tanınmış simalarca tercih edilen bir yer olması,

5-Yapılacak eylemin uluslararası anlamda ses getireceğinin bilinmesi,

6-Normal güvenlik önlemleri dışında, ilave güvenlik tedbirlerinin olmaması,

7-Her mevsimde ve hava koşullarında gidilebilecek bir mekan olması,

8-Mekanın,her koşul düşünülerek özellikle tercih edilmesi,

9- Bu olayın en dikkati çeken bir sonucu da, başka olayların ardından erken tepki göstermeyen ya da yarım ağız tepki veren başta ABD, AB ülkeleri ve söz de teröre karşı görünen bazı ülke ve uluslararası kuruluşların  anında tepki vermesi, özellikle  de ABD’nin ‘’Bu olayı Türk hükümeti ile birlikte çözebiliriz.’’ mesaji. Bu mesaj iki şeye delalet etmektedir. Birincisi ‘’Ey Türkiye sen benim yörüngemde çıkıp Rusya’ya sakın yanaşma’’, İkincisi ‘’Suriye’de ateşkes yaptınız ve beni devre dışı bıraktınız, amma bensiz alınan kararlar asla geçerlilik arz etmez.’’ ABD’nin davranışı, katilin maktulün cenaze merasimine katılması örneğine benziyor.

10-Bir şayia da CİA’ nin  Reina’ nın sahibini eylem yapılacağı konusunda bilgilendirmesi. Umarım doğru değildir. Zira doğru ise o zaman CİA neden MİT ya da Türkiye’deki ilgili birimleri değil de bir şahsı bilgilendiriyor… Kocaman bir soru işareti… Bu da gösteriyor ki bu olaydan  menfaat elde etmek isteyenler bu olayları gerçekleştirenlerden daha tehlikeli.

Miladi yeni bir yıla girerken yine bizi birbirimize düşürmek isteyen çok amaçlı bir provokasyona daha şahit olduk. Hedef tabii ki ülkemizin birliği, beraberliği, kardeşliği… Hepimiz oynanmak istenen oyunun farkındayız. Yeni yıl  terörle başlasa da Allah’ım bu yılı terörden kurtuluşa vesile kılsın inşallah…Tuzak kuranların en hayırlısı olan Allah, ülkemize ve milletimize tuzak kuranların, tuzaklarını onlara çevirsin… Amin

Bu duygu ve düşüncelerle  milletimize baş sağlığı diliyorum. Miladi 2017 yılı ülkemiz ve tüm dünya için  barış, sağlık, huzur, esenlik ve hayırlar getirsin.

Selam ve dua ile…