28 Şubat 2016 Pazar

28 ŞUBAT POSTMODERN DARBESİNİN ÖYKÜSÜ!



28 ŞUBAT POSTMODERN DARBESİNİN ÖYKÜSÜ!
Bin yıl süreceği iddia edilen bir süreçti: 28 Şubat. Gerçekleştirenleri Millet yanıltsa da Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak gecen 28 Şubat sürecini, 19'ıncı sene-i devriyesinde  bir kez daha sorguluyoruz.İşte tarihe geçen örtülü darbenin kısa öyküsü:
Post-modern darbenin öncesinde ve sonrasında yaşananların kısa özeti:
1-Refah Partisi’nin önlenemeyen yükselişi; Her şey Refah Partisi'nin sandıktan birinci parti çıkmasıyla başladı. Türkiye, Aralık 1995'te yapılan genel seçimlerde bir ilki yaşamıştı.Milli Görüş’ün lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, yüzde 21 oyla Meclis'teki 550 sandalyenin 158'ini kazanmıştı.
Uzunca sayılan bir sürecin ardından Refah Partisi ile DYP koalisyon kurmuş  Prof. Dr. Necmettin Erbakan ise Başbakan olmuştu.
2-28 şubat süreci; 28 Şubat 1997’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu  toplantısında alınan kararlar Türk siyası tarihinde kara bir leke olarak geçmiştir. Siyasi, idari,hukuki ve toplumsal alanda alınan kararlar Türk toplumunun dengesinde onarılmaz yaralar açmıştır.
3-Ekonomik anlamdaki tramva sonuncunda binlerce işyeri kapanmış , On binlerce çalışan mağdur olmuş, Türk ekonomisi milyarlarca liralık zarara uğramıştır. 28 Şubat’ın ekonomik kayıpları ile ilgili  bugüne kadar hiçbir soruşturma ve kovuşturma yapılmamştır.
4-YAŞ yemeğinde yaşanan rakı krizi!; Kurulan hükümete karşı olanlar ilk sinyalı Ağustos 1996' daki YAŞ'da verdiler. Başbakan Erbakan'ın YAŞ üyelerine verdiği yemekte Oramiral Güven Erkaya  garsona ‘bana rakı getirin evladım’  demesi gazete manşetlerine taşınmıştı.
5-Bir anda gündem ‘Şeriat ve Laiklik ‘ gündemine dönüşüyor; Bu gelişmelerin ardından hükümete karşı olan çevrelerden  demeçler birbiri peşine gelmeye başladı. Barolar Birliği’nın o dönemki başkanı Eralp Özgen ile Yargıtay’ın o dönemdeki  başkanı Müfit Utku, adli yıl açılışındaki konuşmalarında hiç gereği yokken algı operasyonları ile şeriat ve laikliği gündeme taşıdılar.
Bir süre sonra aynı algı operasyonlarına katılan  TÜSİAD'ın açıklamaları da gündeme oturdu. TÜSİAD, ekonominin kötüye gittiği gerekçesi ile erken seçim talebini dile getirdi.
Başbakan Erbakan'ın önce İran arkasından 1996 Ekim ayında yaptığı Mısır, Libya ve Nijerya ziyaretleri amacı dışında saptırılarak eleştirildi. Hatta daha da ileri gidilerek Libya gezisi sebebiyle Başbakan hakkında  kabul edilmeyen bir gensoru verildi.
6-Müslüm Gündüz ve Fadime Şahin olayı; 23 Ekim 1996'da yeni bir algı olayı ile meydanlara çıkartılan Aczimendiler’le iş başka bir boyuta taşındı. Bundan bir süre sonra da Fadime Şahin olayı patladı. Aczimendiler’in lideri Müslüm Gündüz Fadime Şahin'le  uydurulan senaryo sonucu bir  evde basıldı. Operasyon bazı yayın kuruluşları tarafından  adeta canlı yayınlandı. Malum medyada bu olay günlerce yazıldı, çizildi ve  tartışıldı. Bu olay neden gösterilerek dindar insanlar töhmet altında bırakıldı. Hemen akabinde algı operasyonuna sahte şeyh Ali Kalkancı ilave edildi. Kalkancı malum medya tarafından televizyonlara çıkartılarak dindar insanlara yapılan zülümlere devam edildi.
3 Kasım 1996  meydana gelen Susurluk kazası ve Başbakan Erbakan'ın bu olay için kullandığı  'fasa fiso' ifadesi kendisini siyasi anlamda etkiledi. Bu olayın ardından İçişleri Bakanı Mehmet Ağar istifa etti, yerine Meral Akşener getirildi.
Tarihler  7 Aralık 1996’yı gösterirken Ankara DGM savcısı Nuh Mete Yüksel, Başbakan Erbakan, Çalışma Bakanı Necati Çelik ile bazı milletvekilleri hakkında suç duyurusuna bulundu.
7-Rektörler Komitesi devrede;10 Aralık 1996'da  toplanan Rektörler Komitesi kendi işlevi dışına çıkarak yayınladığı deklarasyonda, hükümete susurluk ve basına baskı konusunda uyarılarda bulundu. Deklarasyonu zamanın YÖK Başkanı Kemal Gürüz okudu.
Bir süre sonra,oluşan siyasi zeminde DYP'li bazı vekiller bir takım vaatlerle ayartılarak istifa ettirildi.Bu milletvekiller Hüsamettin Cindoruk Liderliğinde Demokratik Türkiye Partisini Kurdu.
8-Başbakanlık’ta iftar yemeği; Ramazan ayı idi. 11 Ocak 1997 Cumartesi günü Başbakan Necmettin Erbakan Başbakanlık’ta bir iftar yemeği verdi. Medya masumhane verilen bir iftar yemeğini ve katılan dini liderleri hedef alarak olayı irtica boyutuna taşıdı.
9-İrtica manşetleri ; Medyada da art arda çıkan "Taksim'e cami", "Ayasofya ibadete açılacak", "500 tarikat 5 bin şeyh", "Defileler yasaklanıyor" , ‘’Ordu göreve’’ gibi algı manşetleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri’  de harekete geçirildi.
Bu olaylar üzerine yüksek rütbeli subaylar Gölcük'te irtica toplantısı gerçekleştirdi. Gazeteler bu toplantıyı ‘’Orgeneral rütbesindeki 9 komutan 72 saat boyunca üst üste toplantı yaptı!’’ şeklinde duyurdu. Yüksek rütbeli subayların Gölcük'te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartıştıkları yazılıp çizildi.
O dönem yapılacak MGK' na az bir süre kala dönemin medyası  artık manşetlerini  iyice irtica haberleriyle  süsleyerek algı operasyonlarının dozunu artırıyordu.
10-Kudüs Gecesi ;30 Ocak 1997 tarihinde Sincan Belediyesi'nin düzenlediği ve zamanın İran Büyükelçisi Ali Rıza Bugheri'nin de katıldığı Kudüs Gecesi’nde sahneye  "Cihat" adlı bir oyun konuldu. Oyunun medya tarafından ‘’İrtica gecesi’’ diye manşetlere taşınması adeta bardağı taşırdı.
Bu olaydan sonra Sincan Belediye başkanı Bekir Yıldız, medya tarafından adeta infaz edildi. Açılan soruşturma sonucunda Bekir Yıldız tutuklandı ve mahkum edildi.
Bir süre sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Siyasi Partiler Kanununa aykırı davrandığı gerekçesi ile Refah Partisi’ni uyardı. Ardından dönemin başsavcısı Vural Savaş Başbakan Prof. Dr.Necmettin Erbakan'ın ülkeyi iç savaşa sürüklediğini ileri sürerek büyük bir gafa imza attı.
11-Balans Ayarı; Demokrasiye balans ayarı yapıldı denilerek 4 Şubat 1997 günü 20 tank ve 15 zırlı araçla Ankara Sincan da geçiş yapıldı.
Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya 'irtica, PKK'dan daha tehlikeli' ifadesiyle tarihi bir gafa imza attı.
12-Siyasilerin kaos demeçleri;
Dönemin ANAP Genel Başkanı Ahmet Mesut Yılmaz "Türkiye kaosa gidiyor. Güçbirliği yapmaya hazırız."
Demokratik Türkiye partisi Genel Başkanı Hüsamettin  Cindoruk "RP düzeni silahla değiştirecek" .
Diye beyanatlar veren siyasi parti genel başkanlarımız vardı.
5 Şubat 1997’de zamanın  Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel,  Erbakan'a birkaç mektup gönderdi.
Başbakan bu mektuplara karşılık devletin ve milletin bekasını düşünerek "Ordu da, Demirel de bizden çok memnun" dedi. Ancak  5 Şubat'ta Demirel'in gönderdiği uyarı mektubu her şeyi özetliyordu.
13-Ankara’da kadın yürüyüşü; 11Şubat 1997' de Ankara’da yeni bir algı operasyonu ile‘’Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü’’  gerçekleştiriliyordu.
Korku senaryoları, Algı operasyonları ve Toplum Mühendisliği ile her gün ekranlarda haberler yapılıyor, gazetelere manşetler atılıyordu. Muhalefet, Sendikalar, İş Dünyası tek vucüt olmuş gibiydi. Bütün bunların adı tek kelime ile ifade ediliyordu. "İrtica"
14-Tarihi MGK toplantısı; Ve 28 Şubat 1997…En uzun süren MGK toplantısının ardından  Başbakan Necmetin Erbakan'a yapılan baskılar iyice arttı. 
Gazeteler günlerdir birinci sayfalarında işaret ettiği tarihi MGK toplantısı yapıldı. Alınan karalar hükümete bildirildi, laiklik konusunda yasaların uygulanması istendi. 
4 Mart1997 tarihinde a Başbakan Erbakan, MGK kararları yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi ve imzalamadı.
13 Mart 1997 tarihinde ise Başbakan Necmettin Erbakan, MGK kararlarının sadece önyazısını imzaladığını açıkladı.
Daha sonra MGK kararlarını uygulama komitesi kurularak ülke çapında irticacı avı başlatıldı.
15-Vural Savaş’tan Refah Partisi’ne kapatma davası; 21 Mayıs 1997 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, ''Ülkeyi iç savaşa sürüklüyor'' iddiasıyla  Refah Partisi hakkında kapatılması için dava açtı.
16-Fişlemeler ve Görevden uzaklaştırmalar;  Bu dönemin en trajik olaylarından biri de fişlemelerdir. Olaylar gerekçe gösterilerek sayısının binlerle ifade edildiği fişlemeler gerçekleştirilmiştir. İrtica gerekçe gösterilerek  kamu kesiminde yine binlerce kişi (Akademisyenler, Subaylar, Yöneticiler, Memurlar ve İşçiler)  görevlerinden uzaklaştırıldı. Tam anlamıyla maddi ve manevi olarak perişan edildi.
17-Üniversiteye girişte katsayı engeli ; Meslek liselerinin (İmam Hatip) ortaokul kısımları kapatıldı. Bazı öğrencilerin(İmam Hatiplilerin) üniversitelere girişi, katsayı uygulaması ile engellendi.
18-Genelkurmay’dan firmalara ambargo ve yargı organlarına brifing;7 Haziran 1997 tarihinde  Genelkurmay Başkanlığı  aldığı bir kararla, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara tam bir pozitif ayrımcılık yaparak ambargo koydu. Bu karar haksız yere yüzlerce firmayı olumsuz olarak etkiledi.
10 Haziran 1997 tarihinde Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı'na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi.
19- Başbakan istifa etti; 18 Haziran 1997 tarihinde Prof. Dr. Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı hükümet ortağı Tansu Çiller’e devretmek olduğunu belirtti.
20-Demirel’in görevi Yılmaz’a vermesi ve Anasol-D hükümeti; 9 Haziran 1997 tarihinde  Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller yerine,bütün teammülleri altüst ederek ANAP Genel Başkanı Ahmet Mesut Yılmaz'a verdi.
30 Haziran'da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk'la birlikte ANASOL-D Hükümeti'ni kurdu.
28 ŞUBAT SONRASI GELİŞMELER
Eski Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu "28 şubat bin yıl sürecek" demiş olsa da Türkiye'nin toplumsal ve siyasi ortamındaki büyük çaplı değişimler çok daha baskın çıkmıştır. Bu kararların hedefindeki siyası oluşum ‘’MİLLİ GÖRÜŞ’’ bünyesinden beş yıl sonra ortaya çıkan ve 28 döneminde okuduğu bir şiir yüzünden yargılanıp mahkum edilen ‘’Muhtar bile olamaz‘’denilen Recep Tayyip Erdoğan bugün seçimle (Yüzde 52 oyla)  gelen ilk Cumhurbaşkanı  olarak görevinin başındadır. Onun kurduğu Adalet ve kalkınma Partisi 13yılı aşkın bir süreden beri kesintisiz iktidardadır.
Bu iktidar döneminde, o dönemdeki mağduriyetlerin çok büyük kısmı giderilmiştir. Fakat yine de maddi ve manevi kayıpların varlığı inkar edilemez.
Yıllar sonra ortaya çıkan bilgi ve belgeler 28 Şubat sürecine yeni bir boyut kazandırmış ve bununla ilgili yargılamalar yapılmış ve yapılmaktadır.
2012 yılında TBMM, darbeleri araştırma komisyonu kurmuş ve 28 Şubat başta olmak üzere askeri darbeleri araştırılmış ve raporlar yayınlanmıştır.
O dönemin kudretli paşalarının 28 Şubat soruşturması kapsamında sorgulanmaları ve yargılamalarıda gerçekleşmiştir.
Bütün yaşanan darbe ve postmodern darbelerin  Türkiye’de  maddi ve manevi anlamda çok büyük kayıplara neden olduğu aşikardır ve Türkiye’de darbe dönemleri henüz kapanmamıştır. Millete rağmen puslu havayı gözeten güçleri hiçbir zaman gözardı etmemek gerekmektedir.
Daha yapılması gereken çok şey var….