27 Mart 2021 Cumartesi

400 SENE SONRASINA MEKTUP

 

400 SENE SONRASINA MEKTUP

 

Neden Osmanlı diyenler var ya, işte onlara göstereceğin nedenlerden biri daha…  

 

Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzadebaşı Cami´nin 1990´li yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı tv´de şöyle anlatmıştı.
Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşaası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık.
Kalıbı yaptık.
Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık.
Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kâğıt vardı. Şişeyi açıp kâğıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu:
"Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşaa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum."
Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu´nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşaasını anlatıyordu.
Bu mektup bir inşanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur.


Alıntıdır.

14 Mart 2021 Pazar

CHP’DE GOEBBELS YALANLARI DEVAM EDİYOR…

 

CHP’DE GOEBBELS YALANLARI DEVAM EDİYOR…

Bu hafta söylenen yalanların içinden öne çıkan ikisini sizlerle paylaşmak istiyorum…

Birincisi; Korona Virüs testi pozitif çıkan Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Profesör Doktor Ali Erbaş  için söylendi.

Şöyle ki; Diyanet İşleri Başkanı Profesör Doktor Ali Erbaş , korona virüs için hastaneye yatırılmıştı. Erbaş yaptığı açıklamada “ANKARA ŞEHİR HASTANESİ” nde doktorlarımızın isteği ile gözlem altına alındım. Çok hafif semptomlarla hastalığın seyri devam ediyor” ifadelerini kullanmıştı.

CHP zihniyeti ve ona destek verenler bu olaya iki yalanı birden sığdırdılar. Zira Sayın Erbaş’ın Ankara’da “AMERİKAN HASTANESİ” nde tedavi gördüğünü ileri sürdüler. Oysa ki Sayın Erbaş “AMERİKAN HASTANESİ” de değil, “ANKARA ŞEHİR HASTANESİ” nde tedavi görüyordu. Cahilliğin dik alası olan ise Ankara’da “AMERİKAN HASTANESİ “ yoktu.

***

İkincisi; CHP Genel Merkezi'nde emeklilerle ilgili düzenlenen bir programda kürsüye çıkartılan Yıldız Bacıoğlu, eşinden emekli maaşı aldığını belirtmiş, "Açım… Torunum benden süt istedi alamadım…Bir dilim ekmeğe muhtacım…Bu kışı battaniye altında geçirdim… Gitsin artık bu Tayyip Erdoğan" diye açıklama yapmıştı.

Yıldız Bacıoğlu'nun bu açıklamalarının hemen ardından evinde alkol kullandığı fotoğraflar sosyal medyaya düşünce durumun yine bir algı operasyonundan öteye geçmeyen Goebbels yalanı olduğu ortaya çıktı.

Mağdur gösterilmeye çalışan Bacıoğlu'nun alkollü fotoğraflarının sosyal medyaya düşmesinden sonra değerlendirme yapanlar, Yıldız Teyze’nin hiç de ajitasyon yaptığı gibi bir hayatı olmadığını ortaya koydular. Yaşantısı, Çevresi, Giyimi, Kuşamı, Görüntüsü, İçki sofraları v.s…. CHP yönetiminin beceriksizliği, hakiki manada bir fukarayı bulup konuşturmaktan aciz bir parti yönetiminin algıda ulaştığı zirve  ve sığındığı goebbels yalanlarındaki son nokta… Bu  zirveden kime ne hayır gelecek, bilmiyorum! Ama bildiğim şu ki, iyi ki bu zihniyet ülkemde iktidarda değil. Rabbim ülkemi ve milletimi bunlardan korusun.

Birde AKP ‘ye oy verenlere; makarnacı, kömürcü, göbeğini kaşıyan, benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi? v.s… ifadeler kullananlara şunu soruyorum; Ya böyle yalan ve algılarla milleti aldatan, algı ve yalanlarla kandırmaya çalışan zihniyeti destekleyen, oy verenler size  ne demeli?

Vesselam.