17 Haziran 2021 Perşembe

EZANIN ASLINA RUCÜ EDİŞİ

 

16 HAZİRAN 1950 – 16 HAZİRAN 2021

 

EZANIN ASLINA RÜCÜ EDİŞİNİN 71 SENE-İ DEVRİYESİ…

 

Cumhuriyetin kurulduğu dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 18 Temmuz 1932 tarihli bir genelgesi ile resmen ve tüm yurtta uygulanmaya başlanan Türkçe ezan uygulaması 1950 yılına kadar yaklaşık 32 yıl devam etmiştir.

 

1950 seçimlerinden % 53 oyla birinci parti olarak çıkan Demokrat Parti’nin ilk icraatlarından biri de milletin ezanın aslına rücü etmesi talebine icabet etmek olmuştur. Demokrat Parti’nin ezan ile ilgili yaptığı çalışmalar 14 Haziran 1950 günü gazetelerde yer aldı. Açıklanan çalışmalar 16 Haziran günü hızlanmış, halk meclis önünde destek amacı ile tepki vermeye başlayınca çalışmaların hızı daha da artmış, nihayet yasa mecliste kabul edilmiştir. Çıkarılan yasayla Türkçe ezan yasaklanmamış, ezanın dili serbest bırakılmıştır.

Arapça ezanın serbest bırakıldığı günü halk büyük bir coşkuyla kutlamıştır. 

O günden bu güne Ezan aslı dili olan Arapça olarak okunmaktadır.

Ezanın aslına rucü  etmesinde emeği geçenlerin  ruhları şad, mekanı ve makamı cennet-i âli olsun. İnşaallah-u teala

 

9 Mayıs 2021 Pazar

KUDÜS’TE YOKLAR İKİZDERE’DE VARLAR!

 

KUDÜS’TE YOKLAR İKİZDERE’DE VARLAR!

 

Yabancı iletişim araçları İsrail’in Kudüs’te yaptığı vahşete, insanlık dışı olaylara ses çıkarmıyor, yazmıyor, çizmiyor…

Merak ediliyor Kudüs’te ABD’nden, Almanya’dan, İngiltere’den hiç mi gazeteci yok?...Onlar neden yazmazlar? Neden çizmezler? Neden çekmezler?

Yazamazlar, yazdırmazlar, yayınlatmazlar…Çünkü emperyalist, siyonist patronlarının işine gelmez, onların uyguladıkları politikalara ters!

Halbuki iletişim araçlarının temsilcileri RİZE’nin İKİZDERE ilçesinde VAR...Newyork Times, DW, BBC ve diğerleri …

Yazıyor, çiziyor, çekiyor, Yayınlıyorlar!...

Zira aynı emperyalist, siyonist patronları öyle istiyor, onların uyguladıkları politikalara uygun!

20 yılık iktidarın liderini kendi memleketinde vurmak! millet nezdinde yıpratmak! Zayıflatmak! alaşağı etmek!

Bunlar bayatladı, modası geçti, millet nezdindeki itibarı yok oldu…Ama bunların arkasındaki malum güçler ısrarla aynı oyunu sürdürmeye devam ediyor…

Ve işin vahim tarafı içimizde hala bu sinsi emperyalist, siyonist oyunları göremeyenlerin bulunması!

Diyeceğim Allah içimizdeki bu kör, sağır ve dilsizlere olayları doğru görme, duyma, konuşma basireti, idraki nasip eylesin.

Vesselam.


25 Nisan 2021 Pazar

BİR LAFA BAKARIM LAF MI DİYE, BİR DE SÖYLEYENE BAKARIM ADAM MI DİYE!

R LAFA BAKARIM LAF MI DİYE, BİR DE SÖYLEYENE BAKARIM ADAM MI DİYE!

BAŞKAN ERDOĞAN DAN ABD BAŞKANI JOE BİDEN 'E REST
“Ülkem için kırmızı çizgilerim var!…Bunlarla oynamak isteyenlere benim de sürprizim var!...Benimle müttefik olduğunu söylüyorsun ardından TÜRKİYE KARŞITI söylem ve eylemler kalkışıyorsun!... NATO’da yıllarca beraberiz ama FETÖ ve PKK' ya kucak açıyorsunuz, bu nasıl stratejik ortaklık, bu nasıl müttefiklik!...FETÖ ve PKK/YPG konusunda laf değil somut adımlar atılmasını bekliyoruz!...”
****
Ey ABD! Öldürdüğünüz kadar ölün! Böldüğünüz kadar bölünün! Yaptıklarınızın karşılığını topraklarınızda görün…
Ülke olarak olarak kurulduğu tarihten bu yana kendi içinde ve gittiği her yere kan ve göz yaşından başka hiç bir şey getirmeyen emperyalizmin kalesi ABD’nin sözde Ermeni soykırımını gündeme getirmesi asla tesadüf değildir. Zira ABD ülkemiz üzerindeki alçak emellerini gerçekleştirmek için daha önce Kıbrıs, Irak, Suriye, Doğu Akdeniz’de yaptığı planlara Yunanistan’ı da dahil ederek devam etmiş ve en son olarak “soykırım” savsatasını da planın bir parçası olarak önümüze koymuştur.
ABD’nin sonuç almak için her geçen gün planlarına yeni parçaları ekleyeceğini bilmemizde fayda vardır.
Karabağ’da alınan yenilgi planın işleyiş hızını daha da artırmıştır. Onun için ülke ve millet olarak daha ihtiyatlı, dikkatli ve uyanık olmak zamanıdır.
İkili ilişkilerde yaşadığımız, bir çok küçük çaplı krizler, Ekonomik saldırılar, Savuma sanayindeki F-35, Füze krizleri ve yukarıda kısaca bahsettiğimiz birden çok devleti ilgilendiren ve her geçen sürede daha karmaşık ve çözümsüz hale gelen/getirilen uluslar arası meseleler Emperyalist taktiklerin uygulamasıdır. Amaç; göz koyduğu ülke ve milleti yıldırma, diz çöktürme, teslim almaktır.
Biz ülke ve millet olarak tarihimizde bu tür saldırılarla çokça karşılaştık, asa teslim olmadık, şimdi de olmayacağız.
Tarihi şan ve şerefle dolu milletimizi soykırım yapmakla itham etmekle suçlayan Emperyalist ve terörist başı ABD’ dön de aynaya bak diyorum…Hiroşima ve Nagazaki’ye attığın atom bombalarını, Vietnam’da, Kamboçya’da, Laos’ta Kore’de, Irak’ta, dünyada daha bir çok bölgede haksız yere öldürdüğün, vatanlarından ettiğin, sahip oldukları maddi ve manevi değerlerini yerle yeksan ettiğin milyonları göreceksin…. Ve ön önemlisi kurduğun devletin topraklarının gerçek sahipleri katlettiğin milyonlarca Kızıldereli’nin torunları senden hesap soracak….Günü gelecek insanlık adına, hak, hukuk adına yaptıklarının bedelini ödeyeceksin!
Bugün ki dünya düzeninde kuruluşu/inşası soykırıma dayanan, icat ettiği en gelişmiş silahlarla hiçbir insanı değeri göz önünde bulundurmadan ve ayırım gözetmeksizin katliamlar yapan, varlığını ve siyasi-ekonomik hegemonyasını devamı sağlamak için her yolu kullanan, demokrasi getirme (!) vaadiyle özellikle “İslam Coğrafyası” nı yakıp yıkan, terörist ve terör örgütlerinin kurucu ve hamisi olan ABD’nin merhamet abidesi milletimize karşı aldığı bu karar en hafif tabiri ile siyasi-politik eşkiyalıktır ve yok hükmündedir.
Bizi üzen ise tarihi gerçekler karşımızda dururken ülkemin içinde küçük menfaatler ve siyasi çıkarlar uğruna emperyalizme ve emperyalistlere destek veren Biden (Bidon)’ların (HDPKK/Canan) gibi kişi ve kurumların bulunmasıdır. Bunu da bertaraf eden sözün değerinin sahibi ile ölçülmesidir ki, bunların millet nezdinde hiçbir karşılığı yoktur.
Diğer taraftan Ak parti ve Sayın Cumhurbaşkanımıza olan kinleri ve düşmanlıkları nedeniyle; ülke ve milletin onurunu, haysiyetini, şerefini ilgilendiren bu gibi meselelerde bile iki laf söyleyemeye cesareti olmayan siyasileri ve örgütlerini, STK'nı, kurum, kuruluş ve kişileri esefle telin ediyorum.
Emperyalizmin ve emperyalistlerin bu kirli ve alçak oyunlarına karşı yapılacak şey; Ülke olarak milli ve manevi değerler etrafında birleşerek tek vücud olmaktır. Bunu başaranlar var oldukça ülkeme ve milletime karşı atacağız her adım akamete uğrayacak, yok olacaktır.
Rabbim ülke ve milletimin yar ve yardımcısı olsun.
Vesselam.

19 Nisan 2021 Pazartesi

HADSİZLERE HADDİNİ BİLDİRECEKSİN

 

HADSİZLERE HADDİNİ BİLDİRECEKSİN

 

Daha öncede çeşitli vesilelerle ülkemi milletimi eleştiren, hadsizlere  gereken cevaplar muhatapları tarafından verilmişti…

 

Ama bu kez kendi ülkemde, misafir ettiğim, gel var olan sorunlara,meselelere karşılıklı çıkarlarımız,hak ve adalet ölçüsünde çözüm  üretelim dediğim Yunanistan’ın dışişleri bakanı, diplomatik nezaket kurallarını, kendisi ve ülkesine gösterilen misafirperverliği hiçe sayarak, benim kürsümden benim  ülkeme ve milletime hadsizlik,edepsizlik etmiş, diplomatik tahammüllere karşı davranmıştır.

 

Bunlar onun haddi asla olamaz! Bunlar Yunanistan’ın ve yönetenlerinin  tasmasını elinde tutanların yönlendirmesi,kışkırtmasıdır.

 

İŞTE BÖYLE HADSÎZLİK EDERSEN, BİRİLERİNİN SÖZCÜLÜĞÜNE SOYUNURSAN, BEN'DE MİSAFİR FALAN DİİNLEMEM SANA HADDİNİ BİLDİRİRİM!

 

Bu had bildirme, görünürde Yunanistan’a karşı yapılmıştır, fakat aynı zamanda Yunanistan’ ı bu işe yönlendirenlere, kışkırtanlara Yunanistan’ın  tasmasını elinde tutanlara da cevap niteliğindedir.

 

Yunanistan’la birlikte işbirlikçileri de tam manası ile “Osmanlı Şamarı”nı yemişler ve kıçlarının üstüne bir kere daha oturmuşlardır.

 

Ülkeme ve milletime yapılan bu hadsizliğin karşılığı veren Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na  şükranlarımı sunuyorum. 🇹🇷

 

Vesselam.

 

27 Mart 2021 Cumartesi

400 SENE SONRASINA MEKTUP

 

400 SENE SONRASINA MEKTUP

 

Neden Osmanlı diyenler var ya, işte onlara göstereceğin nedenlerden biri daha…  

 

Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzadebaşı Cami´nin 1990´li yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı tv´de şöyle anlatmıştı.
Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşaası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık.
Kalıbı yaptık.
Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık.
Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kâğıt vardı. Şişeyi açıp kâğıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu:
"Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşaa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum."
Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu´nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşaasını anlatıyordu.
Bu mektup bir inşanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur.


Alıntıdır.

14 Mart 2021 Pazar

CHP’DE GOEBBELS YALANLARI DEVAM EDİYOR…

 

CHP’DE GOEBBELS YALANLARI DEVAM EDİYOR…

Bu hafta söylenen yalanların içinden öne çıkan ikisini sizlerle paylaşmak istiyorum…

Birincisi; Korona Virüs testi pozitif çıkan Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Profesör Doktor Ali Erbaş  için söylendi.

Şöyle ki; Diyanet İşleri Başkanı Profesör Doktor Ali Erbaş , korona virüs için hastaneye yatırılmıştı. Erbaş yaptığı açıklamada “ANKARA ŞEHİR HASTANESİ” nde doktorlarımızın isteği ile gözlem altına alındım. Çok hafif semptomlarla hastalığın seyri devam ediyor” ifadelerini kullanmıştı.

CHP zihniyeti ve ona destek verenler bu olaya iki yalanı birden sığdırdılar. Zira Sayın Erbaş’ın Ankara’da “AMERİKAN HASTANESİ” nde tedavi gördüğünü ileri sürdüler. Oysa ki Sayın Erbaş “AMERİKAN HASTANESİ” de değil, “ANKARA ŞEHİR HASTANESİ” nde tedavi görüyordu. Cahilliğin dik alası olan ise Ankara’da “AMERİKAN HASTANESİ “ yoktu.

***

İkincisi; CHP Genel Merkezi'nde emeklilerle ilgili düzenlenen bir programda kürsüye çıkartılan Yıldız Bacıoğlu, eşinden emekli maaşı aldığını belirtmiş, "Açım… Torunum benden süt istedi alamadım…Bir dilim ekmeğe muhtacım…Bu kışı battaniye altında geçirdim… Gitsin artık bu Tayyip Erdoğan" diye açıklama yapmıştı.

Yıldız Bacıoğlu'nun bu açıklamalarının hemen ardından evinde alkol kullandığı fotoğraflar sosyal medyaya düşünce durumun yine bir algı operasyonundan öteye geçmeyen Goebbels yalanı olduğu ortaya çıktı.

Mağdur gösterilmeye çalışan Bacıoğlu'nun alkollü fotoğraflarının sosyal medyaya düşmesinden sonra değerlendirme yapanlar, Yıldız Teyze’nin hiç de ajitasyon yaptığı gibi bir hayatı olmadığını ortaya koydular. Yaşantısı, Çevresi, Giyimi, Kuşamı, Görüntüsü, İçki sofraları v.s…. CHP yönetiminin beceriksizliği, hakiki manada bir fukarayı bulup konuşturmaktan aciz bir parti yönetiminin algıda ulaştığı zirve  ve sığındığı goebbels yalanlarındaki son nokta… Bu  zirveden kime ne hayır gelecek, bilmiyorum! Ama bildiğim şu ki, iyi ki bu zihniyet ülkemde iktidarda değil. Rabbim ülkemi ve milletimi bunlardan korusun.

Birde AKP ‘ye oy verenlere; makarnacı, kömürcü, göbeğini kaşıyan, benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi? v.s… ifadeler kullananlara şunu soruyorum; Ya böyle yalan ve algılarla milleti aldatan, algı ve yalanlarla kandırmaya çalışan zihniyeti destekleyen, oy verenler size  ne demeli?

Vesselam.

 

25 Şubat 2021 Perşembe

 

26 ŞUBAT 1954 – 26 ŞUBAT 2021 REİS 67 YAŞINDA

Ülkemin, Milletimin, Ümmetin Kaderini, Geleceğini…

Mağdurların, Mazlumların Dertlerini, Umutlarını…

Liderliğin Cesaretini, Ferasetini, Yükünün Ağırlığını Omuzlarında Taşıyan…

Milyonların Duasına Mazhar Olan…

Emanetini Ecdadından Alan Dünya Lideri Recep Tayyip Erdoğan Yeni Yaşınız Hayırlara Vesile olsun…

Rabbim Ömrünüzü Hayırlı, Sağlıklı, Uzun ve Bereketli Eylesin…AMİN